Gerçek bir müzik efsanesi olan Woodstock Festivali’ni muhtemelen daha önce duymuşsunuzdur. Tarihin tozlu sayfalarından hiçbir zaman silinmeyecek efsane görüntülere ev sahipliği yapan bu unutulmaz festival 1969 yılında düzenlenmişti. Hiçliğin ortasında, oldukça da zor şartlarda düzenlenen bu festivalde bulunanlar hayatlarının en güzel günlerinden birini yaşadığını söylediler. Gitmeyenler ise o atmosferi bir kez olsun deneyimlemek için pek çok şeyi verebileceğini. O halde öncelikle Woodstock efsanesini başlatan Woodstock 1969 hakkında biraz bilgi verelim.
1960’lı yılların sonlarına doğru dünyada yaşanan birçok olumsuzluk özellikle gençlerde büyük bir tepki uyandırmıştı. Ayrıca Vietnam savaşına karşı yükselen barışçı sesler, savaş karşıtı bir tutumla isyan ediyorlardı. İşte hippi olarak adlandırılan bu kişilerden oluşan bir topluluk Woodstock 1969 Festivali’ni mümkün kıldı. New York’ta bir mandıra alanını kendilerine ait bir yaşam yeri ve müziğin üssü olarak gören ünlü sanatçılar Janis Joplin, Bob Dylan, The Band grubu ve Jimi Hendrix bu festivalin düzenlenmesine oldukça istekli olmuşlardı.
Organizasyonu üstlenmiş olan grup o zamana kadar gerçekleşmiş en büyük rock konserini yapmayı hedefleyerek 50.000 ile 100.000 arası genci Woodstock'ta bir araya getirmeyi amaçladılar. Fakat bu kadar kişiyi bir araya getirmek ve teknik sıkıntılar çekmemek elbette kolay değildi. Özellikle yer bulmak konusunda inanılmaz zorluk çekseler de sonunda Bethel’de bulunan devasa bir mandıra gözlerine uygun göründü. Arazinin sahibi ve mandıra çiftçisi Max Yasgur, elli bin dolar karşılığında arazisinin iki buçuk kilometre karelik alanını festival için kiraya vermeye razı oldu.
Başkan Nixon Amerikan askerlerini Vietnam’dan çekeceğini açıklamasına rağmen bir anda büyük bir bombardıman emri verince büyük tepkilere neden oldu. Barış yanlısı gençlerin yoğun ilgisi ile konser alanı bir anda yarım milyona yakın insanın toplandığı bir konser ve aynı zamanda bir protesto alanına dönüştü. Günlerce süren yağmura rağmen 450.000 genç üç gün boyunca müziğin tadını çıkardılar ve unutulmaz sahneler ortaya çıktı. 15 Ağustos 1969’da Woodstock'ta başlayan festival, 18 Ağustos'a kadar devam etti ve dünyanın en kalabalık ilk konseri olarak tarihe geçti. Jimi Hendrix, The Who, Joan Baez, Janis Joplin, Crosby, Stills, Nash & Young, Richie Havens ve Jefferson Airplane gibi dönemin ünlü sanatçıları ve grupları müthiş performansları ile seyircileri adeta büyülediler.
Woodstock 1969 Festivali, barışı ve müziği kutlamak amacıyla yapılmıştı. Aslında ücretli bir festivaldi fakat gençler ülkenin, hatta dünyanın her yerinden akın akın gelerek duvarları adeta yıktılar ve bu kutlamanın ücretli yapılamayacağını kanıtladılar. Bir noktadan sonra yarım milyon insanı geri çevirmek imkansız olmuştu. Burası nihayetinde bir mandıraydı ve hava şartlarının da kötü gitmesiyle birlikte ortaya oldukça unutulmaz görüntüler çıktı. Günlerce devam eden yağmur nedeniyle gençler neredeyse çamurla kaplanmış bir şekilde günlerini geçirdiler. Konser alanında binlerce bebek ve çocuklu aile bulunuyordu. Bu tahmin edilemez kalabalığa ve insan çeşitliliğine rağmen Woodstock 1969 müziğin barış getirdiğinin mükemmel bir örneği olarak görüldü. Günlerce devam eden festival boyunca neredeyse hiçbir sıkıntı yaşanmamıştı. Kimse onlara bir vaat verilmesini beklemiyor, yalnızca müziğin tadını çıkartmak ve barışı destekleyen bir ses olmak istiyorlardı. Woodstock festivalinde tanışan binlerce genç bu festivalden sonra kendilerine bir aile kurdu ve bu üç günü hayatlarının en güzel zamanları olarak tanımladılar. 1969 yılında düzenlenen ve pek çok teknik sıkıntıya rağmen efsaneleşen festival karşı kültürün en güçlü zamanlarından bir tanesi olarak görüldü. Hatta Woodstock 1969 tarih yazdı demek bile abartı olmaz. Bir nesilin ağzında tadı kalan bu festivalin korkunç bir felakete dönüşmesi beklenmiyordu. Fakat ne yazık ki sonuç hiç de öyle olmadı.
1999 yılında, yani tarihi Woodstock konserinin 30. yılında bu unutulmaz atmosferi yeniden hayata döndürmek isteyen birileri vardı. 1969 yılındaki festivalin de kurucusu olan Michael Lang tarafından ortaya atılan bu fikir John Scher’in desteğiyle hayata geçirildi. Organizatörler yeni Woodstock’ın eskisinden bile iyi olacağına emin olarak yola koyuldular. Sonuçta aradan otuz sene geçmişti. Teknoloji ilerlemiş, teknik arızaların çıkma ihtimali azalmıştı. Ayrıca artık çok daha fazla gence ulaşma imkanları vardı. Festivali gerçekleştirmek için çalışmalara başladılar. Karşılarına çıkan en büyük sıkıntı öncelikle böyle devasa bir olay için uygun bir alan bulmaktı. Yüz binlerce insanın sığabileceği, eğlenebileceği ve konaklayabileceği kadar geniş bir alan olması gerekiyordu. Yaptıkları araştırmalardan sonra New York’un Rome bölgesinde eski bir Hava Kuvvetleri üssünü uygun gördüler. Her ne kadar ilk başta 1969 yılında tercih edilen mandıradan daha iyi bir seçenek gibi görünmüş olsa da tamamen yanılmışlardı. Nihayetinde burası tamamen betondan oluşan bir alandı ve neredeyse bir tane bile ağaç yoktu. Eski festivalin o doğal ortamıyla uzaktan yakından alakası yoktu.
Diğer bir değişiklik de bu konserin geçen seferki gibi bir noktadan sonra ücretsiz bir evente dönüşmesine engel olmaktı. Woodstock 1999 kesinlikle ücretli bir festival olacaktı ve organizatörler bundan kar etmek istiyorlardı. Elbette düzenlediğiniz festivalden kazanç elde etmek çok da tuhaf bir şey değil, fakat bunu nasıl yaptığınız önemli. Hava Kuvvetleri üssünün duvarlarını güçlendirerek kimsenin izinsiz bir şekilde içeriye giremeyeceğinden emin oldular. Daha sonra bu duvarları rengarenk boyayarak Woodstock havası yaratmak için ellerinden geleni yaptılar. Fakat bir şeyler değişmişti. Her şeyden önce zaman değişmişti. Gelecek olan gençler otuz sene önceki jenerasyondan çok farklıydı ve organizatörler bunu göz önünde bulundurmamışlardı. Hatta pek çok önemli detayı göz önünde bulundurmamışlardı denilebilir. Woodstock 1999 festivaline iki yüz binden fazla genç katıldı. Onlar için düzenlenen festival alanında ise birkaç yüz kişiye yetecek kadar tuvalet bulunuyordu. Gençler içeriye girerken sıkı bir güvenlik kontrolünden geçtiler ve çantalarındaki neredeyse her şeyi atmak zorunda kaldılar. Yanlış anlaşılmasın, güvenliklerin aldıkları şeyler yalnızca alkol ve uyuşturucu değildi. Konukların yanlarında bulunan su, yiyecek ve içecek her şeyi alıp çöpe attılar. Çünkü dışarıdan hiçbir şey sokmama kuralı vardı. Bu kural belki de anlaşılabilirdi. Fakat içeride yiyecekler, özellikle de su normalin beş katı olunca beklenildiği gibi büyük bir tepki topladı.
Woodstock 1999 festivali temmuz ayında düzenlenmişti. Hava sıcaklığı neredeyse kırk dereceydi ve herkes üç gün boyunca betonun üzerinde vakit geçirecekti. Altına sığınacakları tek bir ağaç gölgesi bile yoktu. Bir de üzerine açlık, susuzluk ve kalabalık olunca sinirler ilk günden gerilmeye başladı. Ne olursa olsun bu festivalin konukları daha fazla konfora alışmış bir nesildi. Konforu bir kenara bırakırsak, kendilerine yalnızca para getirecek birer kukla gibi davranıldığını düşünmeye başladılar. Bu da Woodstock festivalinin felsefesine taban tabana zıt bir durumdu. Diğer bir yandan daha ilk günde sular oldukça durgundu çünkü herkes festival alanından hiç hoşlanmamış olsa bile seyredecekleri konserler ve üç günlük sınırsız eğlence için oldukça heyecanlıydı.
Üç gün boyunca devam edecek bu festivalde zamanın en sevilen müzisyenleri ve grupları bulunuyordu. Limp Bizkit, Korn, Red Hot Chili Peppers, Alanis Morissette, Kid Rock ve Creed gibi inanılmaz isimleri bir araya getiren festival kalabalığa adeta çılgına çevirmişti. Organizatörler bu çok sevilen isimler ile birlikte huzur ve eğlence dolu bir festival geçirebileceklerini hayal etmişlerdi. Bunun bu şekilde ilerlememesinin sebeplerinden bir tanesi de 1969 yılı ile 1999 yılının müzik tarzları arasında büyük farklılıktı. Korn ve Limp Bizkit gibi grupların yaptığı müzik, o zamanlarınkine göre çok farklıydı. Sözler barıştan ziyade şiddet içerikliydi. Ne yazık ki bu atmosfer, müzik ve geneli genç erkeklerden oluşan kalabalık bir araya gelince şiddetli bir patlama etkisi yarattı.
Özellikle cumartesi gecesi gerçekleşen konserler ateşi fitillemiş oldu. Öncelikle Korn grubu sahne aldı. Efsaneleşmiş Blind şarkıları kalabalığın enerjisini değiştirdi. Konukların giderek enerji dolduğunu ve saldırganlaştıklarını görüyorlardı. Bu kesinlikle yalnızca müzikle ve şarkı sözleriyle alakalı değildi. Burası kontrolsüz bir ortamdı. Gençler üç gün boyunca hiçbir sınırlama ile karşılaşmadılar. Neredeyse hiçbir kural festival alanında işlemiyordu. Polis veya özel güvenlik yoktu. Herkes deliler gibi sarhoştu, enerji doluydu ve hatta bir noktadan sonra kalabalığın büyük bir kısmı kıyafetlerini çıkartarak çırılçıplak bir şekilde dolaşmaya başlamıştı. Daha sonra sahneye Limp Bizkit geldi ve işte bu noktada işin rengi tam anlamıyla değişti. Oldukça sert bir müzik tarzına sahip olan grup, bu şiddetli kalabalık ile birleştiğinde ortalık savaş alanına dönmeye başladı. Limp Bizkit’in solisti Fred Durst bu delirmiş kalabalığı daha da alevlendirmek istiyor gibi görünüyordu. Fred Durst Break Stuff şarkılarını söylemeye başladığı zaman gençler konser alanını parçalamaya ve yağmalamaya başladılar. Kalabalığın kontrolsüz gücü bir korku filmini andırıyordu. Woodstock 1999 festival alanı kelimenin tam anlamıyla paramparça olmuştu. Fakat daha bir gün daha vardı ve bu durum insanları endişelendiriyordu.
Pek çok insan pazar günü daha fazla dayanamayarak alanı terk ettiler. Fakat organizatörler konserin sonunda çok büyük bir süprizleri olduğunu söylemişlerdi. Bundan dolayı gitmeyen ve heyecanla bekleyen büyük bir kalabalık da bulunuyordu. Son gün festival alanı savaş alanına dönmüştü. Yüz binlerce insanın çöplerini atacakları hiçbir yer olmadığı için tüm çöpler etrafta uçuşuyordu. Zaten sınırlı sayıda olan tuvaletler taşmıştı. İnsanlar çamur sandıkları şeyin aslında dışkıyla kaplı su olduğunu bilmiyor ve içerisinde adeta yuvarlanıyordu. Çeşmelerden akan suların renkleri kahverengine dönmüştü. Yiyecek standlarında neredeyse hiçbir ürün kalmamıştı. Kalanlar da bir gece öncesinde yağmalanmıştı. Havanın inanılmaz sıcaklığı nedeniyle gençler baygınlık geçiriyordu. Omuzlarda taşınan çıplak genç kadınlar ve saldırganlaşan genç erkekler ortaya korkunç görüntüler çıkartıyorlardı. Tüm festival boyunca çekim yapan MTV ekibi artık burada olmaktan memnun olmadıklarını söylüyorlardı. Konserin sonuna yaklaştıkça korkunç bir şeyler olacağı ortamın enerjisinden anlaşılıyordu.
Son konser Red Hot Chili Peppers’a aitti ve kalabalık zaten alevlenmişti. Bunun üzerine Woodstock 99’un en büyük hatası yapıldı ve organizatörler şiddet karşıtı bir duruş sergilemek için herkese mum dağıtma kararı aldılar. Bahsettikleri büyük sürpriz buydu. Muhtemelen bu insanların hayatları boyunca verdikleri en kötü karar olmuştu. Zira ellerine mum verilen bu çılgın kalabalık kısa süre içerisinde ateş yakmaya başladı. Bunun üzerine Red Hot Chili Peppers’ın “Fire” şarkısını söylemesi de ateşe körükle gitti. Dakikalar içerisinde tüm konser alanı alevler içerisine büründü. Artık Woodstock festivali bir savaş alanıydı. Kendilerini dolandırılmış hisseden, günlerce pislik içerisinde yatan, dışkı karışan içme suyundan zehirlenen ve güvenlik eksikliğinden dolayı pek çok kötü olayla karşılaşan gençler Hava Kuvvetleri üssünü kelimenin gerçek anlamıyla yakıp yıktı. Festival alanındaki her şey paramparça olana ve yanana kadar da durmadılar. Organizatörler kendilerini bir kulübeye kilitleyip sabah olana kadar içeride beklediler. Olaylar inanılmaz boyutlara geldiği ve alevler giderek şiddetlendiği için eyalet polisi olaya el attı. Böylece tüm zamanların en iyi müzik festivallerinden bir tanesi olan Woodstock artık bir felakete dönüşmüştü ve bir daha eskisi gibi olması mümkün değildi.
Ertesi gün festivalin kurucusu Michael Lang bir basın açıklaması yaptı ve hiçbir sorumluluğu üstlenmediğini belirtti. Aynı festivali bundan otuz sene önce de düzenlediğini ve hiçbir sorun yaşamadığını, burada yaşananların tamamen kötü niyetli insanlardan kaynaklandığını belirtti. Zehirli içme suları, yaralananlar ve diğer kötü olaylardan kesinlikle bahsetmedi. Daha sonra festival boyunca üç kişinin hayatını kaybettiği ve pek çok genç kadının toplu tecavüze uğradığı ortaya çıktı. National Organization for Women isimli feminist grup festival yetkilerine onlarca dava açtı. Nihayetinde Michael Lang ve ekibi bu kadınlar için çok üzgün olduklarını söyleyen açıklamalarda bulunsalar da yine de hiçbir şekilde ceza almadılar. Müziği ve barışı kutlamak için düzenlenen bu festival kötülük, şiddet ve felaketle anılmaya mahkum bırakıldı. Bu korkunç festivalin küçük bir kısmı için aşağıdaki videoyu seyredebilirsiniz.