Hem tarihi hem de turistik açıdan İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin en özel semtlerinden biri olan Galata’nın bir ucu Pera’ya, diğer ucu da Karaköy’e yaslanıyor. Dar ve dik yokuşlu sokakları, ünü tüm dünyaya yayılmış olan Galata Kulesi, cıvıl cıvıl atmosferi ve tarihi dokusu ile Galata; yolu İstanbul’a düşen yerli ve yabancı turistlerin de ilk uğradığı duraklar arasında. Siz de Galata’da kısa bir tur attığınızda adım başı karşınıza peş peşe açılmış rengarenk butikler, Galata Kulesi’nin altına dizilmiş olan kafeteryalar, kulenin önünde fotoğraf çektiren gezginler ve birbirinden değerli tarihi yapılar çıkacak. Asırlar boyu rıhtımı sayesinde ülkenin dışarı açılan kapılarından biri olan Galata, bugün de ülke turizmine çok önemli katkılar sağlıyor.
Galata, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden önce bir Ceneviz kolonisiymiş. Fetih sonrasında Osmanlı Devleti’ne barışçıl bir şekilde teslim edildiği için, Galata’da yaşayan gayrimüslimlere de geniş ayrıcalıklar tanınmış. Keza bu durum, Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinin sona erdiği zamana kadar da devam etmiş. 19. yüzyıla kadar surlarla çevrili olan Galata, köprüleriyle tarih boyunca Haliç’in iki yakasını birleştirmiş. Tüm bu özellikleri sebebiyle stratejik açıdan önemini hiçbir zaman kaybetmemiş.
Galata’da tarih, kültür ve sanat dolu bir tur yapmak için gezebileceğiniz çok fazla durak var. Galata Kulesi, Kamondo Merdivenleri, Schneidertempel Sanat Merkezi, Galata Mevlevihanesi, Osmanlı Bankası Müzesi, sanat galerileri, ünlü restoranlar, şarap evleri, tarihi meyhaneler, tasarım dükkanlar… Eğer hem çok keyifli hem de nostaljik ve otantik bir keşif gezisi yapmak istiyorsanız rotanızı gönül rahatlığıyla Galata’ya çevirebilirsiniz.