İstanbul Boğazı’nın batı tarafında ve Avrupa Yakası’nda bulunan Kağıthane, İstanbul’un 39 ilçesinden biri. Aslında 1987 yılına kadar Şişli ilçesine bağlı bir semtti, ancak bu tarihten itibaren müstakil bir ilçe statüsü kazandı. Kağıthane’nin bulunduğu bölge Şişli, Beşiktaş, Beyoğlu ve Eyüpsultan ilçeleriyle çevreleniyor. Yalnızca 16 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip olan Kağıthane; Adalar, Beyoğlu, Güngören, Bayrampaşa ve Zeytinburnu ile İstanbul’un yüzölçümü bakımından en küçük ilçelerinden birini oluşturuyor.
Kağıthane, aslında Bizans döneminde Barbyzes olarak adlandırılan bir derenin kenarına ve Pissa isminde bir köy olarak kurulmuş. Bu bölgede yapılan kazılar bize, köydeki yerleşim tarihinin Roma dönemine kadar uzandığını gösteriyor. Kazılardan hem Roma dönemine ait mezar taşları em de antik çağdan kalan büyük bir mabet gün yüzüne çıkarılmış. Bu eserler hâlen İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Kağıthane, tarihinin en görkemli günlerini Lale Devri sırasında yaşamış. Lale Devri sırasında Kağıthane’de uçsuz bucaksız lale tarlaları, rengarenk köşkler, fıskiyeler ve havuzlar varmış. Patrona Halil İsyanı sonucunda bunların birçoğu tahrip edilmiş. Ancak günümüzde Kağıthane Belediyesi Hizmet Binası olarak kulanılan Levazım Okulu ve Atiye Sultan Sarayı’nın kalıntıları hâlen ilçe sınırları içinde bulunuyor.
Ne yazık ki, Kağıthane’deki Osmanlı dönemi yapılarının birçoğu II. Dünya Savaşı’nda devlet kurumu tesislerinin inşa edilebilmesi amacıyla yıkılmak zorunda kalmış. Bazıları ise atıl bırakılarak çürümeye terk edilmiş. Bugün hâlen devam eden Sadabad Projesi kapsamında, Kağıthane’yi tarihi ve turistik açıdan yeniden bir cazibe merkezine dönüştürme çalışmaları devam ediyor.