İstanbul’un Anadolu Yakası’nda bulunan on dört ilçesinden biri olan Çekmeköy; Beykoz, Şile, Sancaktepe ve Ümraniye ilçeleriyle komşu. Ayrıca, güneydoğu tarafında Ömerli Barajı da bulunuyor. 2009 yılında Ümraniye’den ayrılarak ilçe statüsü kazanan Çekmeköy, Alemdağ ormanlarının güneybatı kesimindeki Keçiağılı Tepesi’nin güney yamaçlarının üstüne kurulu. Hem ev sahipliği yaptığı yeşil alanlar hem de su kaynakları sayesinde, özellikle son dönemlerde modern yerleşim alanlarının inşasına da sahne oluyor. Mesire alanları açısından zengin bir yerleşim yeri olan Çekmeköy, toplamda on yedi mahalleyi ve beş köyü içinde barındırıyor.
Çekmeköy’ü oluşturan köylerin kuruluş tarihleri ve isimlerinin nereden geldiği konusunda ne yazık ki hâlen net bir bilgiye ulaşılabilmiş değil. Yalnızca kesinliği kanıtlanmamış çeşitli rivayetler kulaktan kulağa dolanıyor. Ancak bu bölgenin Orhan Gazi döneminde fethedildiğini biliyoruz. Köylerin isimlerine ise yazılı kaynaklarda ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdar olduğu dönemde ulaşıyoruz.
Osmanlı döneminde Çekmeköy’ün bulunduğu bölge, ağırlıklı olarak çiftliklerden ve ormanlardan oluşan bir yermiş. Bu bölgenin gelişme göstermesinde en önemli rolü ise Atik Valide Sultan Vakfı’nın faaliyetleri oynamış. Çekmeköy’de yıllardır sanayi faaliyetleri geliştiği için, bu bölgeye yönelik göç eğilimi de hâlen devam ediyor. Ancak sosyal ve iktisadi gelişmeler görülse de, Çekmeköy’ün bazı bölgelerinde hâlen köy hayatının sürdürüldüğü de bir gerçek. Bu bölgelerde tarım, hayvancılık, bahçe ve bağ işleriyle ilgilenen ciddi bir nüfus var. İstanbul’un kalabalık ve kaotik atmosferinden bir nebze de olsun soyutlanmış olan ilçe, özellikle çam ormanları sayesinde doğa tutkunlarından ilgi görüyor.