Muğla’nın Datça ilçesi özellikle doğal güzellikleriyle ön plana çıkan bir yerleşim yeri ve tatil merkezi. Fakat burada geçirdiğiniz vakit esnasında mutlaka görmeniz gereken tarihi kentler ve yapılar da var. Datça’nın tarihçesi dendiğinde zaten akla ilk olarak Knidos Antik Kenti geliyor. Tarihçesi M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanan bu kenti MüzeKart’la ya da bilet alarak haftanın her günü belirli saatler arasında gezebiliyor; kentteki akropol, kilise, sur duvarları, Demeter Kutsal Alanı ve Apollon Terası gibi yapıları yakından inceleyebiliyorsunuz. Datça’da birçok farklı noktadan gün doğumunu ya da gün batımını seyretmek çok keyifli oluyor. Fakat bir sıralama yapsak ikinci sıraya Knidos Antik Kenti’nin tepesini, onun üzerine de Deveboynu Feneri’ni yazardık.
Datça Yarımadası’nın en uç tarafına ve Knidos Antik Kenti’nden yürüyerek yaklaşık 35-40 dakikada ulaşabileceğiniz bir tepeye inşa edilen Deveboynu Feneri, 1931 yılından beri aynı noktada varlığını koruyor. Geçmişte fitilli gaz yağı lambasının kullanıldığı bu tarihi yapıda günümüzde güneş enerjili elektrik lambası mevcut. Dilerseniz fenere çıkabiliyor, böylece görebileceğiniz manzaraların güzelliğini de ikiye katlayabiliyorsunuz. Çünkü siz bu noktada durduğunuzda bir tarafınızda Akdeniz, diğerinde de Ege Denizi uzanıyor olacak. Her iki tarafta da bakir koylar ve kendi imkanlarınızla ihtiyaçlarınızı karşılamayı göze alıyorsanız kamp yapabileceğiniz bölgeler mevcut. Olanaklarınız yeterliyse ve doğayla baş başa kalmayı seviyorsanız, bu bölgeleri de mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
Deveboynu Feneri’ni dilediğiniz saatte ziyaret edebilirsiniz ama fenere giden patikada herhangi bir ışıklandırma yok. Dolayısıyla güneş battıktan sonra yolunuzu bulmak ve düşmeden ilerlemek için el feneri veya telefon ışığı gibi bir olanağa sahip olmalısınız. Patikayı terlikle yürümek de biraz güç olabilir. Spor ayakkabı giymenizi tavsiye ederiz.