İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e açıldığı noktada yer alan Anadolufeneri, Beykoz ilçesine bağlı bir semt. Çakaltepe ve Kabakoz koylarının arasında kalan küçük bir yarımada üzerinde kurulmuş tarihi semt, 1658 yılında bir köy olarak kurulmuş. İsmi de burada bulunan deniz fenerinden geliyormuş. 2014 yılında mahalle statüsüne geçiş yaptı ama hâlen metropol şehirleşmesinden uzak, geleneksel bir yaşam tarzına ev sahipliği yapıyor. Günümüzde Anadolufeneri’nde çok sayıda mandıra ve çiftlik görebiliyor, köy hayatının izlerini takip edebiliyorsunuz. Bu sayede de semt, İstanbul’un yoğunluğundan kaçmak isteyenler için huzur dolu bir kaçış noktası seçeneği oluşturuyor.
Semte ismini veren deniz fenerinin inşa tarihi kesin olarak bilinmese de, 1755 yılında burada ahşap bir deniz feneri bulunduğuna dair kayıtlar mevcut. Ancak 1834 yılında taştan inşa edilerek bugünkü görünümüne kavuşmuş. Karadeniz'e açılan son koylardan birine ev sahipliği yaptığı için, bu bölgenin stratejik önemi tarih boyunca hep büyük olmuş. Deniz Kuvvetleri’nin radar birimi de Karadeniz çıkışlarını kontrol etmek için Anadolufeneri’nin hemen altına konuşlanmış. Bu sebeple de bölge, uzun yıllar boyunca askeri bölge statüsünde kalmış. 1980’li yılların sonunda askeri bölge statüsü kısmen kaldırılmış. Bu döneme kadar yemyeşil atmosferi büyük ölçüde korunan semtte, askeri bölge statüsü kaldırıldıktan sonra çok sayıda yangın faciası yaşanmış. İşin içine bir de üçüncü köprünün inşa çalışmaları girince, ne yazık ki doğal zenginliklerin birçoğu yok olmuş.
Anadolufeneri’nin tarihi mirasını oluşturan yapılar arasında 1880 yılında II. Abdülhamit tarafından inşa ettirilen Hamid-i Evvel Camii ve Bizans döneminden günümüze ulaşan Yoros Kalesi bulunuyor. Gerek tarihi yapıları gerek hâlen tamamen yok olmamış olan doğal güzellikleriyle Anadolufeneri, metropol hayatının gürültüsünden ve kalabalığından uzaklaşmak isteyenler için ideal bir destinasyon olabilir.