Göz alabildiğine uzanan beyaz kayalıkları, derin vadileri ve gökyüzüne meydan okuyan heybetli zirveleriyle Aladağlar, Türkiye'nin en etkileyici dağlık alanlarından biri. Niğde, Kayseri ve Adana illeri arasında konumlanan bu görkemli dağ silsilesi, 1995 yılından bu yana milli park statüsünde. Yaklaşık 55 bin hektarlık devasa bir alana yayılıyor.
Toros Dağları'nın en yüksek zirvelerine ev sahipliği yapan Aladağlar Milli Parkı, jeolojik açıdan da büyük önem taşıyan bir açık hava müzesi niteliğinde. Alp-Himalaya kıvrımının bir parçası olan bu dağlar, milyonlarca yıllık bir tarihin sessiz tanıkları gibi. Kızılkaya, Demirkazık, ve Emler gibi yüksekliği 3700 metreyi aşan dorukları sayesinde, milli park dağcılar tarafından da sıklıkla ziyaret ediliyor.
Aladağlar'ın en ilginç ve etkileyici özelliklerinden biri, iki farklı iklimi bir arada barındırması. Milli parkın güney yamaçlarında Akdeniz ikliminin ılıman ve nemli etkisi hissedilirken, kuzey yamaçlarında ise İç Anadolu'nun karasal iklimi hüküm sürüyor. Bu iklim çeşitliliği, bölgenin flora ve fauna zenginliğine de yansımış elbette. Güney yamaçlarda kızılçam, sedir, karaçam ve Toros göknarından oluşan ormanları; kuzey yamaçlarda da step bitki örtüsünü görebiliyoruz.
Kapuzbaşı Şelaleleri, Aladağlar'ın en turistik duraklarından biri. Kayseri'nin Yahyalı ilçesinin güneyinde, yaklaşık 50-60 metre yükseklikten çağlayarak nefes kesici bir manzara oluşturuyorlar. Zengin yaban hayatıyla da ön plana çıkan bu bölgede yaban keçisi, vaşak, kurt, çakal ve sansar gibi memelilerin yanı sıra, nadir kuş türleri de yaşıyor.
Farklı zorluk derecelerine sahip birçok tırmanış notasına ev sahipliği yapan Aladağlar'da, aslında her mevsim tırmanış yapmak mümkün. Ancak en ideal dönem, haziranın ortasından eylülün ortasına kadar olan süre. Deneyimsiz ziyaretçilerin mutlaka rehber eşliğinde hareket etmesi gerektiğini de ekleyelim.