Üzerinde bulunduğu yarımadayla aynı ismi taşıyan Biga, Çanakkale’nin nüfus bakımından en kalabalık ilçelerinden biri. Günümüzde ilçenin kapladığı bölge, antik çağlarda Troas bölgesi olarak adlandırılıyormuş. Kaz Dağı’ndan beslenen meşhur Kocabaş Çayı, diğer isimleriyle Granikos ya da Biga Çayı, ilçeye hayat veren en önemli kaynaklardan biri. Ayrıca, Biga, çevrede manda yetiştiriciliği ve manda derisinden kıspet üretimi yapılan tek yer olma özelliğini de taşıyor. Biga mutfağında ise et, köfte ve tuzsuz beyaz peynirle yapılan bir tür tatlı ön plana çıkıyor.
Biga, Büyük İskender’in savaşlarda her iki kıyısında çarpıştığı bilinen Kocabaş Çayı ile ikiye bölünüyor. Bu iki yakayı birleştiren toplamda sekiz farklı köprü mevcut. Biga’nın ilçe merkezinin denize kıyısı yok. Ancak Biga’ya bağlı bir sahil kasabası olan Karabiga, bu konudaki açığı kapatıyor. Rivayete göre, aslında Biga’nın merkezi geçmişte zaten Karabiga’ymış. Ancak çıkan büyük bir yangın sonucunda ilçe merkezi şimdiki yerine taşınmış.
Tarihte çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan ve M.Ö. 6. yüzyıldan beri yerleşim yeri olarak kullanılan Biga’daki ilk yerleşimin tam olarak ne zaman kurulduğu hâlen meçhul. 1365 yılında I. Murat tarafından fethedildikten sonra Osmanlı topraklarına katılan ilçe, Cumhuriyet’in ilanının ardından ilçe statüsüne kavuşmuş. Biga’da gezebileceğiniz birçok farklı keşif durağı mevcut. Bunlar arasında Hamdi Bey Şehitliği, Ulu Camii, Halim Bey Konağı Kent Müzesi, Çarşı Camii, Parion ve Priapos antik kentleri, Kırkgeçit Kaplıcaları ve Nilüfer Gölleri yer alıyor.