Vapur sözcüğüyle tanışmamız bundan yaklaşık iki asır öncesine dayanıyor. İstanbul’a vapuru ilk kez 1828 yılında ipek tüccarlığı yapan Artemis Efendi getirmiş. Sultan II. Mahmut’a armağan edilen bu iki yandan çarklı ve buharlı gemi, Swift ismini taşıyormuş. Buharlı gemisi, Fransızcada “bateau a vapeur” demek. Bu tabirden de Türkçeye vapur kelimesi geçmiş. Böylelikle küçük buhar gemilerine İngilizce “steamboat” sözcüğünden geçen istimbot, büyük olanlarına da vapur denmeye başlamış. Yıllar içinde ülkemiz kendi vapurlarını da üretmeye, şehir içi yolcu gemilerini faaliyete sokmaya başlamış. Velhasıl, Boğaz’ın vapurla tanışıklığı buraya dayanıyor.
Le Vapeur Magique de bu tanışıklıktan ilhamla sizi Boğaz hattında ayrıcalıklı bir gastronomi tecrübesine davet ediyor. Burası sabit bir mekan değil, Eminönü ve Karaköy iskelelerinden binebileceğiniz, içinde hem bir müze hem de restoran ve kafeterya bölümleri bulunan bir gemi. Gün boyu caz müziği ezgileri eşliğinde Boğaz’da keyifli turlar atan Le Vapeur Magique, art-deko tasarımı ve hem Osmanlı hem de Fransız dekorasyonu esintileri taşıyan atmosferi ile yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline gelmiş durumda. Kendisini “Bir İstanbul Ayrıcalığı” olarak tanımlıyor ve her sabah Sarayburnu’ndan yola çıkarak Boğaz’ın büyüleyici manzaralarının içinde dolaşıyor.
Özel gün organizasyonlarından kurumsal toplantılara kadar birçok farklı etkinliğe ev sahipliği yapabilen Le Vapeur Magique ile güne, Boğaz’ın manzaraları eşliğinde yöresel ve serpme Antakya kahvaltısı ile başlayabiliyorsunuz. Kahvaltıda servis edilen tüm ürünler tamamen sınırsız. Drone ile fotoğraflar da çekilebileceğiniz bu tecrübe, günün devamında yine Boğaz turu eşliğinde akşam yemeği servisi ile devam ediyor. Ramazan ayında iftarınızı gemide açabiliyor, gemideki sürprizli selfie alanlarında birbirinden güzel fotoğraf karelerine imza atabiliyorsunuz.