Denizli’nin en yüksek nüfuslu ve en turistik ilçesi olan Pamukkale, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne de girmiş olan Pamukkale Travertenleri ile ünlü. Bu listeye ülkemizden ilk giren Kapadokya, ikincisi de Pamukkale Travertenleri olmuştu. Pamukkale’yi özel kılan başlıca faktör, binlerce yıldır şifalı sulara ev sahipliği yapması. Bembeyaz bir görünüme sahip olan travertenler de aslında bu suyun özellikleri neticesinde oluşuyor.
Burada termal suların içinde kalsiyum hidrokarbonat var. Su yüzeye çıktığında karbon monoksit ile karbondioksit uçuyor ve suda kalan kalsiyum karbonat zamanla jel, son olarak da katı kıvama kavuşuyor. Bizim traverten olarak adlandırdığımız oluşum da aslında tam olarak bu. 17 farklı termal su kaynağına ev sahipliği yapan Pamukkale’de, yüzeye çıkan termal sular, travertenlere ulaşana kadar tüm güzergahı beyaza boyuyor.
Pamukkale’nin ev sahipliği yaptığı bir diğer önemli değer de Hierapolis Antik Kenti. Kentin kurucusu Bergama kralının eşinin, yani kraliçenin ismini taşıyan bu şehir, “Kutsal Kent” olarak da nitelendiriliyor. Pamukkale Travertenleri’ni de “Beyaz Cennet” olarak adlandırıyorlar. Kısacası, Pamukkale her ikisi de dünyaca ünlü olan iki farklı keşif durağını içinde barındırıyor.
Denizli Çardak Havalimanı’ndan yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta olan Pamukkale, yılın her döneminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı. Özellikle bahar ve yaz aylarında travertenlere ilgi çok yoğun oluyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının MüzeKart ile giriş yapabildiği Pamukkale Travertenleri’nin çevresinde de çok sayıda konaklama işletmesi seçeneği var. Yine burada turizmin çok gelişmiş olmasından dolayı, her damak zevkine ve bütçe aralığına uygun restoran ve kafe seçenekleri de bulabiliyorsunuz. Bize sorarsanız Pamukkale, imkanı olan herkesin ölmeden önce mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. Mutlaka keşfetmenizi öneririz.