Prens Adaları’nın en küçük üyelerinden biri ve İstanbul’un Adalar ilçesine bağlı olan Kınalıada, aynı zamanda İstanbul’a en yakın ada olma unvanına da sahip. Eski çağlada Proti olarak adlandırılan bu küçük ve sevimli adanın yüzölçümü yaklaşık bir buçuk kilometrekare. Bugünkü ismini, toprağının kızıla çalan özel renginden alıyor. Kınalıada’nın bir diğer özelliği de imarlaşmaya en çok açılmış adalardan biri olması. Ancak betonlaşmaya maruz kalmış olmasına rağmen zamana meydan okuyarak keşfetmeye değer tarihi ve doğal güzelliklerini hâlen korumayı başarıyor.
Kınalıada’nın toplamda üç tepesi var. Manastır Tepesi 93 metre, Teşrifiye Tepesi 110 metre, Manastır Tepesi ise 93 metre yüksekliğe ulaşıyor. Adanın trafiğe kapalı olması sizi korkutmasın. Kınalıada’yı baştan sona bisikletle turlamak bile maksimum bir saat sürüyor. Elbette bu keşif turlarını yürüyerek gerçekleştirmek de mümkün. Adanın en önemli özelliklerinden biri -diğer Prens Adaları’nda da olduğu gibi- trafiğe kapalı olmasından dolayı sessiz ve sakin bir atmosfere sahip olması. Adayı rengarenk çiçekler, uzun ve çok keyifli bir sahil, gökyüzünde uçan martılar ve masmavi bir deniz çevreliyor. Kınalıada, aynı zamanda çok sayıda tarihi yapıya da ev sahipliği yapan bir destinasyon. İskelenin karşısında kalan Sirakyan Evleri, Fazıl Ahmet Aykaç’ın ismini taşıyan sokakta yer alan Taş Köşk, Hritos Manastırı ve Kınalıada Camii; ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görüyor. Kınalıada’ya Kadıköy, Kabataş ve Bostancı’dan her gün düzenlenen vapur seferleriyle ulaşım sağlanabiliyor.