Ege Denizi’nin incilerinden biri olan Cunda Adası, tarihi ve doğal güzellikleriyle büyüleyen bir kaçış noktası. Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı olan bu güzeller güzeli ada, Türkiye’nin en büyük dördüncü adası olma özelliğini de taşıyor. Resmi adı Alibey Adası olan Cunda’ya, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Yarbay Ali Çetinkaya’nın ismi verilmiş. Adanın her köşesinde tarihi dokusunu ve incelikli mimarisini hissedebiliyor; Arnavut kaldırımlı sokakların, taş evlerin ve denizle iç içe geçmiş bir atmosferin içinde harika vakit geçirebiliyorsunuz.
Cunda’nın zengin tarihçesi, adanın bugünkü dokusunu şekillendiren en önemli unsurlardan biri. Asırlar boyunca Rumların yaşadığı bu ada, mübadele döneminde Girit ve Midilli’den gelen Türklerle yeni bir kimlik kazanmış. Eski Rum evlerinin restore edilip pansiyonlara dönüştürüldüğü Cunda’da, taş mimarinin en güzel örneklerine rastlamak mümkün. Bu tarihi evlerin birçoğu, günümüzde ziyaretçilere nostaljik bir konaklama deneyimi sunuyor.
Cunda, sadece tarihi ve mimarisiyle değil, aynı zamanda nefis lezzetleriyle de tanınan bir yer. Girit ve Midilli’den gelen göçmenlerin miras bıraktığı zengin mutfak kültürü, adanın gastronomi turizminin merkezi olmasını sağlamış. Burada Girit ezmesi, ahtapotlu pilav ve kabak salatası gibi özel lezzetleri tatma fırsatını bulabilirsiniz. Elbette adanın eşsiz doğal güzelliklerini de unutmamak gerek. Öyle güzel bir atmosferi var ki, bağlı bulunduğu Ayvalık’ı son yıllarda yaz turizmi açısından sollamış durumda.
Cunda’ya geldiğinizde Taş Kahve’de bir kahve molası verebilir, Aşıklar Tepesi’nden panoramik manzarayı izleyebilir ve görkemli Taksiyarhis Kilisesi’ni keşfedebilirsiniz. Özellikle yaz aylarında nüfusu on binlerce kişi artan Cunda, tarihi dokusu, doğal güzellikleri ve lezzetleriyle misafirlerini ağırlamayı bekliyor. Siz de adaya adım attığınızda, Ege’nin büyüleyici atmosferine kapılabilir ve buradan ayrılmak istemeyebilirsiniz. Cunda’nın sunduğu huzur, doğa, tarih ve lezzet dörtlüsü, burada geçireceğiniz zamanı unutulmaz kılacak.