Tarih, kültür, sanat… birçok konuda dönüp baktığımız bir kıta Avrupa. Keza güncel olaylarda da sıkça ilgimizi çekiyor; kimilerini Türkiye kadar yakından takip ediyor ve market fiyatlarını dahi biliyoruz, kimilerinin ise yalnızca adını duyduk. Şimdi büyük küçük demeden Avrupa’daki tüm ülkeleri bir sıralayalım.
Avrupa kıtasında Türkiye dışında 46 ülke yer alıyor. Biz, bu geniş coğrafyayı doğu, batı, kuzey ve güney olarak ayırıp ele alacağız. Batı Avrupa, Kuzey Avrupa, Güney Avrupa içeriklerimizi de incelemek isteyebilirsiniz. Her ülke üzerine ayrı ayrı bir blog yazacak kadar çok şey var elbette, burası tadımlık olsun, belki biraz merak uyandırsın. Arkası yarın…
Doğu Avrupa Ülkeleri
1. Belarus
Ukrayna, Polonya, Litvanya, Letonya ve Rusya ile çevrili 10 milyonluk bir ülke Belarus. Moskova’ya coğrafi yakınlığı, onu zamanında bir Sovyetler Birliği ülkesi yapmış, 1991’de ise bağımsızlığını kazanmış. Slav halkların ülkesi Belarus’un başkenti Minsk, aynı zamanda ülkenin en büyük şehri ve kültür-sanat ve bilim faaliyetlerinin merkezi. Yeşillikler içine yayılmış tarih dolu şehirleriyle Belarus’ta gezip görülecek birçok yer bulunuyor. Belarus’a giderseniz, bu yapılardan biri olan Belarus Milli Kütüphanesini ziyaret edip seyir terasından şehri izlemenin tadına varabilir ya da Avrupa’nın en büyük ve en eski ormanı olan Bialowieza Ormanı içinde kaybolmayı deneyebilirsiniz.
Geçmiş yıllarda bir SSCB ülkesi olan ve 1991 senesinde Sovyetler Birliği dağılınca bağımsızlık kazanan Belarus, Türkiye’de Beyaz Rusya ismiyle de anılıyor. Resmi ismi Belarus Cumhuriyeti olan ülkenin nüfusu, Dünya Bankası’nın 2020 yılı verilerine göre 9,39 milyon kişiden oluşuyor. Resmi olarak Belarusça ve Rusça konuşulan ülkenin başkenti Minsk. Kuzey Avrupa’nın doğal güzellikleriyle ön plana çıkan ülkelerinden olan Belarus, hâlen Sovyetler Birliği’nin izlerini taşıyan mimari dokusu, gölleri ve akarsuları ile de oldukça ünlü. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 2014 yılından beri vize almadan ziyaret edebildiği ülke, her yıl çok sayıda Türk turisti de ağırlıyor.
Belarus’un komşu ülkeleri arasında Polonya, Litvanya, Rusya, Ukrayna ve Letonya var. Ülkenin denize kıyısı yok, ancak yüzölçümünün yaklaşık %40’ı ormanlık alanlardan oluşuyor. Zaten Belarus’un doğal güzelliklerinin ünlü olmasının temel sebeplerinden biri de bu. On binden fazla gölün bulunduğu ülkenin topraklarından üç farklı büyük nehir de geçiyor. Belarus’ta karasal iklim hakim olduğu için kış aylarında hava sıcaklıkları bir hayli düşüyor. Hatta bu sebeple, Belarus’taki neredeyse tüm işletmelerde mutlaka sıcak su muslukları da bulunuyor.
Belarus’un bulunduğu bölge 20. yüzyıl öncesinde Polonya ve Rusya arasında önemli bir kriz nedeniydi. Ancak Polonya toprakları paylaşılınca bu bölge de Rusya’nın eline geçti. I. Dünya Savaşı’nda bölge Alman ordusu tarafından işgal edildi ve 1918 yılında Beyaz Rusya Halk Cumhuriyeti kuruldu. Ancak bu yönetim elbette Alman güdümünde inşa edildi. I. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın mağlup olması ve Rusya’nın Brest Litovsk Antlaşması’nı hükümsüz sayması sonucunda bölgenin doğusu Sovyetler Birliği’ne verildi. Aynı yıl Polonya’nın bağımsızlığı tanınınca, üç yıl süren görüşmelerin sonunda Belarus’un batısı da Polonya’nın hükmüne geçti.
Belarus, II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisinden oldukça fazla etkilenmiş bir ülke. Savaşın doğu cephesinde konumlanması sebebiyle, yaşanan çatışmalar ülkenin neredeyse tamamen yıkılmasına ve tahrip olmasına yol açtı. Kızıl Ordu’nun Almanya’ya karşı galip geldiği 9 Mayıs 1945’ten sonra bölge eski planlara bağlı kalınarak büyük ölçüde yeniden inşa edildi. 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Belarus’u tanıdığını ilan eden ilk ülke de Türkiye’ydi. Belarus, bu yıldan beri bağımsız bir Kuzey Avrupa ülkesi olarak varlığını koruyor. Ayrıca, Avrupa’da bulunan ve hâlen idam cezası uygulayan tek ülke olma özelliğini de taşıyor.
2. Bulgaristan
7 milyonluk nüfusuyla kapı komşumuz olan Bulgaristan, aynı zamanda Romanya, Makedonya, Sırbistan ve Yunanistan ile komşuluk ediyor. Avrupa Birliği (AB) ülkesi Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Sovyetler Birliği geçmişi hâlâ hissediliyor ve dahi izleri görülüyor. Karadeniz’e kıyısı olan ülke termal suları, kayak merkezleri, dağcılık imkânlarının yanı sıra denizi ve bol yeşiliyle turist çekiyor. Bulgaristan’da özellikle turistik olmayan bölgelerde İngilizce konuşan kişi bulmakta zorlanabilirsiniz fakat kim bilir, belki de Türkçe anlaşabileceğiniz birileri çıkıverir karşınıza!
Avrupa Birliği üyesi olan bu ülkenin resmi adı Bulgaristan Cumhuriyeti’dir ve başkenti Sofya’dır. Resmi dili Bulgarcadır ve Kiril alfabesi kullanılmaktadır. Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan, Yunanistan ve Türkiye ile komşudur.
Güncel Bulgaristan topraklarındaki en eski insan türü kalıntıları Neandertallere aittir; bununla birlikte, ülkeyi ikiye bölen Balkan Dağlarının eteklerindeki Bacho Kiro Mağarasında yürütülen kazılarda yakın zamanda elde edilen ve modern insana ait olduğu düşünülen kemikler şu anda Avrupa kıtasındaki en eski modern insan kalıntıları olarak kabul edilmiş ve modern insana ilişkin çalışmaların seyrini değiştirmiştir. Bölgedeki en eski insan topluluğu ise, milattan önce 12. yüzyıl civarında görülen Traklardır. Avrupa kıtasını Asya kıtasına bağlayan yol üzerindeki eşsiz konumu nedeniyle birçok topluluk ve ülke tarafından yuva kabul edilmiştir. Hıristiyanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte Roma İmparatorluğunun ve onun çöküşünün ardından Bizans İmparatorluğu ve en nihayetinde Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarına dâhil edilmiştir. 1900’lerin başında bağımsız bir ülke olarak tanınmıştır.
Ülkeyi ortadan bölen Balkan Dağları ve ülkenin coğrafi konumu nedeniyle iklimi bölgeden bölgeye değişir (Akdeniz iklimi, karasal iklim ve okyanus iklimi görülür) ancak genel olarak dağlık alanlar çok daha soğuk olmak üzere kışları soğuk ve karlı, yazları sıcaktır. İklimin değişken olması sayesinde bitki ve hayvan çeşitliliği bakımından Avrupa’nın en zengin ülkelerinden biridir. Birçok ulusal ve doğa parkı vardır. Meriç ve Tuna ülkenin önemli nehirleridir. Balkan Dağları boyunca keşfedilen binlerce mağara vardır ve bunlardan bazıları tarih derslerinden hatırlayacağınız duvar resimlerine ev sahipliği yapmasından dolayı son derece ünlü ve görülmeye değerdir. Üzerinden birçok medeniyetin geçtiği Bulgaristan’ın tarihi yapıları ve kalıntıları da görülmeye değerdir. Çok sayıda kalenin yanı sıra tarih müzeleri açısından da zengindir. Öte yandan, ülkenin Karadeniz’e bakan kıyısında yaz aylarında birçok turist çeken sayısız sahil ve plaj bulunmaktadır.
3. Çekya
2016’dan önce Çek Cumhuriyeti, ondan sonra Çekya; vatandaşları yeni isme çok alışamamışlar ama biz Türkler için daha kolay oldu belki de. Polonya, Almanya, Avusturya ve Slovakya ile komşu olan Çekya’da yaklaşık 11 milyon kişi yaşıyor. Çekya’nın başkenti güzeller güzeli Prag, İkinci Dünya Savaşı sırasında çok yoğun bombalanmayan tek büyük şehir unvanını taşıyor ve tam da bu sebeple bazıları Orta Çağ’dan kalan birçok tarihi yapının orijinallerini görme imkânı sunuyor. Avrupa’da en çok kalenin bulunduğu ülkede ayrıca Rönesans, gotik, barok ve romaneskten, art nouveau, kübizm ve klasisizme her türden mimari eser görmek mümkün.
Resmi adı ‘Çek Cumhuriyeti’ olan ülke 3 Temmuz 2016 tarihinde Çekya’yı gayri resmi kısaltılmış adı olarak kabul etmiştir. Avrupa’nın neredeyse tam ortasında yer alan Çekya’nın başkenti Prag; en büyük iki şehri Brno ve Ostrava’dır. Komşuları Almanya, Polonya, Avusturya ve Slovakya’dır ve hiçbir denize kıyısı yoktur. 2004 yılında Avrupa Birliği’ne katılmıştır. Resmi dili Çekçedir.
Çeklerin kurduğu ilk resmi devlet Bohemya Dukalığıdır. Kutsal Roma İmparatorluğu tarafından resmen tanınmasından yaklaşık 100 yıl sonra krallık olmuştur. Takip eden yüzyıllarda mezhep savaşlarıyla birlikte el değiştiren ülke 1800’lü yıllarda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında İmparatorluğun yıkılmasının ardından bugünkü Çek ve Slovakya topraklarında Çekoslovakya kurulmuştur. II. Dünya Savaşında Nazi Almanya’sı tarafından işgal edilen Çekoslovakya, savaşın ardından 1945’te tekrar kurulmuş ve Doğu Bloku komünist ülkeleri arasında yer almıştır. 17 Kasım 1989’da barışçıl bir öğrenci ayaklanması olarak başlayan Kadife Devrim’in ardından II. Dünya Savaşından beri ülkede varlığını sürdüren komünizm dönemi sonlanmıştır. Son olarak, 1 Ocak 1993 tarihinde Çekoslovakya dağılmış, bugünkü Çek Cumhuriyeti ve Slovakya ülkeleri kurulmuştur.
Çek Cumhuriyeti’nin coğrafi özellikleri sırasıyla “Bohemya” ve “Moravya” olarak anılan batı ve doğu bölgelerinde farklılık göstermektedir. Batı bölgesinde ovalar ve nehirler varken doğu bölgesi dağlık ve ormanlıktır. Krkonoše, Podyjí ve Šumava en önemli ulusal parklarıdır. Denize kıyısı olmayan bir ülke olduğu için, kışın soğuk ve sert olan tipik karasal iklim hakimken yazın bölgeden bölgeye değişse de ılımandır.
4. Macaristan
Macaristan; Avusturya, Slovenya, Slovakya, Romanya, Ukrayna, Sırbistan ve Hırvatistan’ın çevrelediği, denize kıyısı olmayan, yaklaşık 10 milyonluk bir AB ve Schengen ülkesi. Tuna nehrinin belki de en güzel duraklarından olan başkent Budapeşte’nin göz alıcı güzelliği ise denizin eksikliğini kapatıyor. Macaristan’da ayrıca Orta Avrupa’nın en büyük gölü olan Balaton Gölü bulunur ve ülke termal turizmle ünlüdür. Macarca için zor bir dil demek yanlış olmaz ancak çok eskilere dayanan Türk-Macar ilişkileri dolayısıyla iki dilde ortak bazı kelimeler var (bkz. pantolon, bıçak, arpa, balta). Macar bir arkadaşınız varsa bu kelimeleri bulmaya çalışmak eğlenceli oluyor!
Mimari dokusu, tarihi geçmişi ve doğal güzellikleriyle Orta Avrupa’nın en ilgi çekici ülkelerinden biri olan Macaristan, 90.030 kilometrekareden oluşan bir yüzölçümüne sahip. Ülkede bulunan çok sayıda bölge ve yapı, UNESCO tarafından koruma statüsüne alınmış durumda. Macaristan, denize kıyısı olmayan bir ülke olmasına rağmen dünyanın en turistik on beş ülkesi arasında yer alıyor. Söz konusu başarıda, ülkenin başkenti Budapeşte’nin payı da oldukça fazla. Ayrıca, bir termal göl olan Hévíz Gölü ve Orta Avrupa’nın en büyük gölü olan Balaton Gölü de Macaristan topraklarında bulunuyor. Ülkede büyük ve yemyeşil araziler, neoklasik dönemin en güzel örneklerini sergileyen yapılar ve geçmişten günümüze kadar korunabilmiş mimari dokular da olduğu için; Macaristan yılın her döneminde turist akınına uğruyor.
2020 yılı verilerine göre yaklaşık 9,75 milyon kişiden oluşan bir nüfusa sahip olan Macaristan’ın resmi dili Macarca. Ancak ülkede Almanca ve İngilizce de oldukça yaygın şekilde konuşuluyor. Ülkede ılıman karasal iklim hakim olduğundan yaz aylarında hava sıcaklıkları bir hayli yükseliyor. Ayrıca, yaz aylarında sağanak yağışlar da görülebiliyor. Kışlar da genellikle çok soğuk geçtiği için, Macaristan’ı ziyaret etmek isteyenlerin tercih edebileceği en ideal zaman dilimi ilkbahar ve sonbahar ayları. Ancak kayak ve kış tatili yapmak isteyenler de kış aylarında rotalarını Macaristan’a çevirebiliyor.
Beş ana bölgeden oluşan Macaristan’ın her bir şehri gezip görmeye değer nitelikte. Tuna Nehri’nin üzerine kurulu başkent Budapeşte’de Buda Kalesi, Andrassy Bulvarı ve Gellert Tepesi gibi çok sayıda turistik yapı bulunuyor. Ayrıca, şehrin termal havuzları da dünya çapında ün sahibi. Hatta Budapeşte “Hahamlar Şehri” olarak da adlandırılıyor. Ülkenin ikinci büyük şehri Debrecan’da ise oldukça hareketli ve neşeli bir kent yaşamı hakim. Çünkü bu şehirdeki öğrenci nüfusu çok yüksek. Deri Müzesi, Avrupa’nın en büyük yeşil alanlarından biri olan Hortobagy Ulusal Parkı ve Büyük Protestan Kilisesi de Debrecan sınırlarında bulunuyor.
2004 yılından beri Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’a seyahat etmek isteyen ve umuma mahsus (bordo) pasaportu olan Türk vatandaşlarının Schengen vizesi alması gerekli. Türkiye’den Macaristan’a hava, kara ve demir yolu aracılığıyla ulaşım sağlanabiliyor. Elbette söz konusu opsiyonlardan en hızlı ve konforlu olanı hava yolunu tercih etmek. Türkiye’den aktarmasız şekilde Macaristan’a yapılan uçuşlar, yaklaşık iki saat sürüyor.
5. Moldova
Moldova, Ukrayna ve Romanya arasında - tabiri caizse - sıkışmış, az ötedeki denizden kıyı alamamış bir ülke. Dört milyon civarında bir nüfusa sahip Moldova da bir zamanlar Sovyetler Birliği’nde (SSCB) yer alıyordu. O SSCB’den ayrılmış ancak SSCB ondan ayrılamamış gibi: Rusya’nın ciddi ambargolarına maruz kalıyor. Burası da “denizi yok ama nehri var” diyeceğimiz ülkelerden; içinden Dinyester ve Prut nehirleri geçiyor. Başkent Kişinev 1940’larda Kızıl Ordu’nun işgali, 7.3’lük bir deprem ve ardından İkinci Dünya Savaşı ile yerle bir olmuş. Halihazırda Avrupa’nın fakir ülkelerinden biri olan ve çok fazla turist çekmeyen ülkede üzüm bağları ve tarihi manastırlar dikkat çekiyor. Nitekim Moldova’nın ekonomisinde şarap üretimi büyük bir paya sahip.
Moldova Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991 yılından beri bağımsızlığını koruyan bir Doğu Avrupa ülkesi. Romanya ve Ukrayna arasında kalan ülke 33.846 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip. Ülke nüfusu ise 2021 yılında yaklaşık iki buçuk milyon kişiden oluşuyor. Başkanlık sistemiyle yönetilen Moldova’nın içinden Dinyester ve Prut nehirleri geçiyor. Dinyester Nehri tarafından ayrılan doğu şeridinde ise Transdinyester Cumhuriyeti bulunuyor. Söz konusu de facto cumhuriyetin statüsü halen tartışmalı olsa da tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş durumda. Bu nedenle, Transdinyester Cumhuriyeti üzerinde Moldova hükümetinin herhangi bir kontrol etkisi bulunmuyor.
Moldova’nın başta başkent Kişinev olmak üzere birçok şehri turistler tarafından sık sık ziyaret ediliyor. Bunun başlıca sebeplerinden biri, ülke halkının çoğunlukla dost canlısı ve misafirperver bir tutum sergilemesi. Ancak Moldova’nın Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri olmasının da turistik açıdan ilgi görmesinde payı var. Ülke ekonomisi ağırlıklı olarak tarımdan, şarap üretiminden ve turizmden elde edilen gelirler sonucunda kalkınıyor. Romen ve Rus kültürlerini sentezlemiş bir ülke olan Moldova’da her bütçeye uygun tatil seçeneklerinin mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu sentezin etkisiyle, ülkenin resmi dili Romence olsa da halkın çoğunluğu Rusça da konuşuyor.
Bitki örtüsü ağırlıklı olarak ormanlardan oluşan Moldova’nın denize kıyısı yok. Ancak ülkede çok sayıda göl bulunuyor. Ülkenin yıllık sıcaklık ortalaması 9 santigrat derece olduğundan, Moldova’yı ziyaret etmeyi düşünen kişilerin ilkbahar ve yaz aylarını tercih etmesi öneriliyor. Çünkü sonbaharın başlangıcından itibaren Moldova’da hem sağanak yağışlar hem de soğuk hava koşulları etkili olmaya başlıyor. Moldova Türk vatandaşlarını, ziyaret süresinin doksan günü aşmaması koşuluyla vize şartından muaf tutuyor. Seyahat için en ideal yol ise uçak yolculuğu yapmak. Çünkü Türkiye’den Moldova’ya kara yoluyla ulaşım sağlamak hem 13-15 saat sürebiliyor hem de yol koşulları pek elverişli değil. İzmir, İstanbul ve Ankara’dan Moldova’ya direkt uçuşlar düzenlendiği için, hava yoluyla ülkeye yaklaşık bir buçuk saatte ulaşılabiliyor.
6. Polonya
Polonya Almanya, Çekya, Slovakya, Litvanya, Belarus ve Ukrayna ile komşu. Ayrıca Rusya’nın, kendisiyle karadan bir bağlantısı olmayan bir toprağıyla, bir başka deyişle Rusya ile de kapı komşusu. Baltık Denizi’ne kıyısı olan, 38 milyonluk insanıyla Avrupa’nın büyük sayılan nüfuslarından Polonya’nın başkenti Varşova. AB ve Schengen üyesi bu ülke hem kültür severler hem de doğa aşıkları için biçilmiş kaftan: tarihi yapılar ve müzelerin yanı sıra yemyeşil ormanlar, duru güzellikte deniz ve göller sizi bekliyor. Yemekten keyif alanlar için de denenmesi gereken birçok seçenek var; Leh mantısı diyebileceğimiz pierogi yemeden dönmeyin!
Bir Orta Avrupa ülkesi olan Polonya, resmi adıyla Polonya Cumhuriyeti, Dünya Bankası’nın 2020 yılı verilerine göre 37,9 milyon kişiden oluşan bir nüfusa sahip. Bu sayede dünyanın en kalabalık otuz altıncı ülkesi. Almanya, Rusya, Belarus, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Litvanya’ya komşu olan ülkenin kuzeyinde ise Baltık Denizi yer alıyor. 312.696 km²'lik yüzölçümüne sahip Polonya topraklarının yaklaşık %35’i ormanlardan oluşuyor. Toprakların neredeyse yarısı tarım faaliyetlerine ayrılmış durumda. Hem tarım faaliyetleri hem de kömür rezervleri, ülkenin ekonomisi açısından oldukça önemli bir yer tutuyor.
Ülkede tarım faaliyetleri oldukça geniş bir alana yayıldığı için, şehirler ülke topraklarının yalnızca %15’i üzerinde konumlanmış. Ayrıca, Polonya’nın coğrafi konumu ve tarihi geçmişi, ülkede hem Doğu hem de Batı kültürlerinin sentezlenmesine yol açmış. On altı idari bölgesi bulunan ülkenin hem başkenti hem de en büyük şehri Varşova. Polonya’nın diğer birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha ekonomik olması sayesinde, başta Varşova olmak üzere çok sayıda kenti yılın her döneminde turistler tarafından ziyaret ediliyor. Polonya’yı ziyaret etmek için en uygun zamanlar ilkbahar ve sonbahar ayları. Çünkü bu dönemlerde ülkede ılıman iklim hakim oluyor. Kış mevsimi hem oldukça soğuk hem de genellikle kar yağışlı geçtiği için, Polonya kış turizmi açısından da rağbet görüyor.
Polonya’nın temelleri, M.Ö. 2000’li yıllarda Vistül Havzası’nda yerleşik hayata geçen Slav kabileleri tarafından atılmış. Ülke, M.S. 14.-17. yüzyıllar arasında da Avrupa’nın güçlü devletleri arasında yer alıyormuş. Ne var ki, 1772 yılında ülke toprakları Avusturya, Prusya ve Rusya tarafından paylaşılmış. Bunun üzerine uzun süreli bir çöküş dönemi yaşayan ve Avrupa siyasi haritasındaki hükmünü tamamen Polonya, tam bağımsızlığını ve gücünü ancak 1918 yılında imzalanan Versay Antlaşması sonucunda yeniden kazanabilmiş. II. Dünya Savaşı’nın sonunda ise hem İngiltere ve ABD tarafından tanınmış hem de SSCB ile doğu sınırları konusunda uzlaşmaya varmış. Sonrasında da ülkede hem toprak hem de sanayi reformları yapılarak ekonominin yeniden kalkınması sağlanmış.
Avrupa’nın en dindar ülkelerinden biri olan Polonya’da ülke nüfusunun yaklaşık %90’ının Katoliklerden oluştuğu düşünülüyor. Ülkenin resmi dili Lehçe, ancak başta gençler olmak üzere toplumun büyük çoğunluğu ikinci dil olarak İngilizce de biliyor. Polonya da diğer birçok Avrupa ülkesi gibi Türk vatandaşlarına vize koşulu koyan ülkeler arasında. Schengen Bölgesi’nde yer alması nedeniyle, Polonya’ya seyahat etmek isteyen Türk vatandaşlarının Schengen vizesi başvurusu yapması gerekiyor.
7. Romanya
Romanya, Ukrayna, Moldova, Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan ile komşu bir Karadeniz ülkesi. Vampir hikayelerinden bildiğimiz Transilvanya şehrinin yer aldığı ülkenin başkenti Bükreş. 20 milyon civarı nüfusa sahip ülke ihtişamlı kiliseleri, dünyanın en ağır yapısı olan Parlamento binası, doğal güzellikleri ve yaban hayvanlarıyla görülmeye değer. Yüksek hızlı internetiyle dijital göçebeler de için iyi bir seçenek. Köklü bir tarihe sahip AB üyesi bu ülkede gotik, barok ve Rönesans mimarisini görebileceğiniz birçok şehir bulunuyor; ayrıca komünizm döneminin etkilerini de özellikle başkent Bükreş’te gözlemleyebilirsiniz.
Balkan Yarımadası’nın kuzeyinde konumlanan Romanya, turistik açıdan hızla büyüyen bir Avrupa ülkesi. Başkenti ve en büyük şehri Bükreş olan ülke; Ukrayna, Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Moldova ile çevreleniyor. Ayrıca, Romanya’nın doğusunun Karadeniz’e kıyısı bulunuyor.
Ülkeden geçen Tuna Nehri ve başkent Bükreş, Romanya turizmine en çok katkı sağlayan unsurların arasında başı çekiyor. Özellikle Bükreş’in doğal, mimari ve tarihi güzellikleri; şehrin birçok kişi tarafından “Küçük Paris” olarak adlandırılmasını da sağlamış. Tuna Nehri’nin Prut Nehri olarak adlandırılan kolu da hem Moldova sınırını hem de Ukrayna sınırının güney kısmını oluşturuyor.
Elbette Romanya’nın turistik unsurlarından bahsederken Dracula’dan söz etmeden geçmek olmaz. Bram Stoker’in aynı isimli kült kitabının baş karakteri olan vampir Dracula’nın şatosu da Romanya sınırları içinde yer alıyor. Bran Şatosu olarak adlandırılan bu görkemli bina, her yıl çok sayıda turist ağırlıyor. Ülkedeki dokuz bölgeden turistik açıdan en popüler olanı ise elbette Transilvanya. Orta Çağ döneminden bu yana varlığını koruyan kaleleri, barok mimarisi ve balta girmemiş ormanlarıyla ön plana çıkan Transilvanya, yılın dört mevsiminde de turist çekmeyi başarıyor.
Dünya Bankası’nın 2020 yılında paylaştığı verilere göre 19,29 milyon kişilik bir nüfusa sahip olan Romanya, 238.397 km²’lik yüzölçümü ile Avrupa’nın en büyük on ikinci ülkesi. Ancak nüfus açısından baktığımızda Avrupa’da dokuzuncu sıraya yükseliyor. Ülkenin nüfusunun yaklaşık %90’ını Rumenler, kalan %10’luk dilimi ise büyük oranda Macarlar ve Romanlar oluşturuyor. Nüfusun yaklaşık %86’sı Ortodoks. Protestanlar %7,5 ve Katolikler ise %4,7’lik bir kesimden oluşuyor.
Romanya’nın kültüründe Orta ve Doğu Avrupa arasında kalmasının önemli bir etki oluşturduğunu söylemek mümkün. Çingene kültürünün de oldukça önemli bir yere sahip olduğu ülke, özellikle yemek kültürü açısından ağırlıklı olarak Balkanlar’ın izlerini taşıyor. Romanya’yı ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşları, İstanbul’dan kalkan uçak ya da tren seferleri aracılığıyla seyahat edebiliyor. Ancak her koşulda, bordo pasaport olarak da adlandırılan umuma mahsus pasaport sahibi vatandaşların, seyahat öncesinde vize alması gerekiyor.
8. Rusya
Rusya; Finlandiya, Norveç, Belarus, Kuzey Kore, Moğolistan, Estonya, Çin, Ukrayna, Letonya, Polonya, Azerbaycan, Gürcistan, Litvanya ve Kazakistan ile komşudur. Hepsini bir solukta okudunuz mu?! Dünyanın en büyük ülkesi olmak kolay değil; çok komşu, hayli çalkantılı bir tarih, zengin bir kültür ve onlarca etnik kimliği beraberinde getiriyor. Başkent Moskova’nın yanı sıra Saint Petersburg da Rusya’nın canlı ve önemli şehirlerinden biri: dünyanın en büyük ikinci sanat müzesi Hermitage burada yer alıyor. Rusya aynı zamanda dünyanın en derin gölü olan Baykal Gölü’ne ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en uzun tren yolu olan ve Moskova’dan Vladivostok’a giden Trans-Siberya da Rusya sınırları içinde. En büyük ülke olunca, başka birçok “en”i de kapmış kısacası. SSCB’nin doğduğu topraklar olduğunu ve son sayımlara göre yaklaşık 145 milyonluk bir nüfusa sahip olduğunu söylemeden de geçmeyelim.
Dünyanın açık ara en büyük ülkesi ünvanına sahip olan Rusya, kendine has kültürel yapısı ve geniş etnik kökeni ile dikkat çeken bir destinasyon. Rus halkının büyük çoğunluğu Rusça konuşuyor olsa da ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca ve İspanyolca gibi diller de çok konuşuluyor. 2020 yılının sonuçlarına göre 144 milyonluk bir nüfusa sahip olan ülke sıkı kuralları ve sert bir yapıya sahip olan eğitim sistemi ile dünyanın en güçlü ülkelerinden bir tanesini oluşturuyor. Çok büyük bir alana yayılan ve hatta dünyada insanların yaşadığı alanın sekizde birini kapsayan Rusya’da 9 farklı saat dilimi bulunuyor. Bu geniş yüzölçümü sayesinde hem iklim hem de yer şekilleri de bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyor.
Rusya’da mutlaka görülmesi gereken sayısız kültürel ve tarihi mekan bulunuyor. Bundan dolayı birkaç günlük bir tatilin Rusya için yeterli olması ne yazık ki mümkün değil. 85 farklı federal bölümden oluşan ülkenin başkenti Moskova ve genellikle seyahat etme amacıyla gelenler ülkenin başkentini ziyaret etmeyi tercih ediyor. Rus mimarisinin ve hayat tarzının bir özetini görebileceğiniz Moskova’da keyifli vakit geçirmeniz için her imkan sizlere sunuluyor diyebilirim. Son derece zengin ve lüks bir ülke olduğundan dolayı, Moskova’da konaklamadan yemek yemeye kadar her şey oldukça pahalı. Ülkenin diğer şehirlerinde ise fiyatların biraz daha makul olduğu gözlemleniyor.
İhtişamlı Rus mimarisinin, zenginliğin ve farklılığın ülkesi olan Rusya’da insanı şaşırtan pek çok alışkanlık bulunuyor. Örneğin, kültürel olarak dünyanın geri kalanına hiçbir şekilde benzemeyen ülkede eğer çok zenginseniz bir ambulans satın alabilir ve trafiğe maruz kalmadan istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Siz de bu görkemli ve bir o kadar da tuhaf ülkeyi ziyaret etmek istiyorsanız hava koşullarından dolayı Haziran ile Ağustos ayları arasında yolculuk yapmanızı öneriyorum.
9. Slovakya
Denizden çok uzakta kalmış bir Avrupa ülkesi daha; Macaristan, Romanya, Avusturya, Çekya, Ukrayna ve Polonya ile çevrelenmiş bir kara ülkesi Slovakya. 1918 - 1992 yılları arasında Çekoslovakya olarak anılan devletin “Slovakya” kısmını oluşturmaktaydı, yani şimdi Çekya olarak bildiğimiz ülkeyle tek bir devlet halindeydi. 5 milyon civarında nüfusa sahip Slovakya, yüzlerce kalesi ve şatosuyla olduğu kadar muhteşem doğal güzellikleriyle de ilginizi çekmeye aday. Ayrıca UNESCO tarafından dünya mirası kapsamına alınan 20 bölge, 1.600’ü aşkın maden suyu kaynağı, mağaralar ve makul fiyatlı kayak merkezleriyle hepimize göz kırpıyor. Tuna nehrinin duraklarından biri olan Slovakya’nın adı güzel başkentini de unutmayalım: Bratislava…
Bir orta Avrupa ülkesi olan Slovakya aslında eskiden Çekoslavakya’da bulunuyormuş fakat dağılması ile birlikte Slovak Cumhuriyeti hâline gelmiş. Başkenti Bratislava olan ülkede 5,4 milyon insan yaşıyor. Denize kıyısı olmayan bir ülke olan Slovakya’nın komşularını Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Macaristan ve Ukrayna oluşturuyor. Daha 1993 yılında bağımsızlığını kazanmış olan ülke kendi geçmişi ve kültürü konusunda oldukça heyecanlı ve bağlı bir yapıya sahip. Yani ülkenin herhangi bir yerinde tanıştığınız insanlar size kendi tarihlerini anlatmak ve bu konuda konuşmak isteyebilir, şaşırmayın.
Avrupa ülkeleri arasında oldukça düşük bir suç oranına sahip olan ve güvenli bir şekilde seyahat edebileceğiniz Slovakya’da insanlar çok yardımsever olduğundan dolayı herhangi bir zorluk yaşadığınız bir durumla karşılaşırsanız hemen çevrenizdekilerden yardım isteyebilirsiniz. Ayrıca ülkede gece hayatı çok gelişmiş olduğu için sokaklar günün her saati hareketli, kalabalık ve ışıklıdır. Ülkede bulunan birbirinden şık ve eğlenceli bar, restoran, kafe ve gece kulüpleri arasından kendi zevkinize uygun olanı tercih ederek gönlünüzce eğlenebilirsiniz.
Slovakya kültürel ve doğal güzelliklerinin yanı sıra mutfağıyla da ünlü. Ülkenin yemeklerinde komşuları olan Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve Macaristan mutfağının etkileri çok net bir şekilde görülüyor. Genellikle kırmızı et ve kümes hayvanlarının tercih edildiği Slovak mutfağında patates ve lahana gibi ürünler de çok sık bir şekilde kullanılıyor. Ülkenin hemen hemen her yerinde yerel mutfağını deneyimleyebileceğiniz restoranlar yer alıyor. Buralarda Lokse, Sauerkraut ve Bryndzovehalusky gibi yerel yiyeceklerin tadını çıkarabilirsiniz.
10. Ukrayna
Ukrayna Polonya, Romanya, Rusya, Macaristan, Belarus, Slovakya ve Moldova ile komşu. Yaklaşık 50 milyon nüfusa sahip ülkenin başkenti Kiev. Karadeniz’e kıyısı olan Ukrayna ormanları, nehirleri, sahilleri ve en önemlisi muazzam güzellikteki Karpat Dağları ile görülmesi gereken yerlerden. Ayrıca Ortodoks kilise mimarisinin güzel örnekleri burada görülebilir. Tarih boyunca çeşitli topluluklarca yönetilen ülke tam da bu nedenle zengin ve aynı zamanda karmaşık bir geçmişe sahip. 1986 tarihli Çernobil faciasının yaşandığı topraklarda 1917 - 1991 yılları arasında komünizm hüküm sürmüş ve Ukrayna SSCB’den ayrıldıktan sonra Rusya ile ilişkileri en hafif tabirle “çalkantılı” olmuştur diyebiliriz.
Son yıllarda en çok tercih edilen seyahat destinasyonlarından bir tanesi olan Ukrayna, Doğu Avrupa’da yer alıyor. SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Ukrayna çok güçlü bir askeri güce sahip olmasıyla da tanınıyor. 44 milyon insanın yaşadığı ülkenin başkenti ve en çok ziyaret edilen şehri Kiev. Ayrıca Lviv, Odessa ve Harkov gibi diğer şehirler de turizmin temel taşları olarak görülüyor. Ukrayna’nın komşuları arasında Rusya, Polonya, Slovakya, Beyaz Rusya, Macaristan gibi güçlü ülkeler bulunuyor.
Tıpkı Rusya gibi Ukrayna da karasal iklime sahip olduğundan dolayı genellikle her mevsim soğuk geçiyor. Genellikle şiddetli kar yağışı olduğundan dolayı ülkeyi seyahat etmek için yaz ve bahar aylarını tercih etmeniz öneriliyor. Fakat kış tatili yapmak istiyorsanız da Ukrayna’yı tercih edebilirsiniz. Dünyaca ünlü kayak merkezlerinin bulunduğu ülkede her şey dahil, konforlu bir kayak tatili yapabilirsiniz.
Ukrayna çok güçlü ve renkli bir kültüre sahip. Burayı ziyaret ettiğiniz zaman ülkenin kültürünü hayatın her alanında görebiliyorsunuz. Sanat ve spor aktivitelerine çok önem verildiğinden dolayı yılın hemen hemen her gününde katılabileceğiniz bir aktivite bulunuyor. Sanatın merkezi olarak tanımlanan ülke ihtişamlı tiyatro salonları, tarihi kütüphaneleri ve opera salonları ile ziyaretçileri büyülemeyi başarıyor. Ayrıca Ukrayna’da yıl boyunca pek çok festival düzenleniyor. Özellikle müzik festivallerine ilgi duyuyorsanız seyahat planınızı hazırlarken mutlaka festival tarihlerine göz atmanızı öneriyorum. Ülkenin para birini Ukrayna Grivnası olduğundan dolayı TL karşılığı çok uygun oluyor. Bundan dolayı Ukrayna seyahat etmek için hem keyifli hem de bütçe dostu bir destinasyon hâline geliyor.