Ülkemizin en huzurlu ve sakin tatil merkezlerinden biri olarak tanımlayabileceğimiz Datça, bağlı bulunduğu Muğla’nın turistik açıdan popüler olan diğer ilçelerinden de bazı noktalarıyla ayrılıyor. Bodrum, Fethiye ve Köyceğiz gibi yine yaz turizminin gözdesi olan ilçelerde daha hareketli ve kalabalık bir atmosferle karşılaşırken; Datça sınırlarından içeri girdiğimiz anda zamanın yavaşladığını hissedebiliyoruz. Datça’da telaş, bangır bangır müzik çalan mekanlar, lüks restoranlar ya da girişinde neredeyse bir servet bıraktığınız plajlar ön plana çıkmıyor. Aksine, daha sessiz, kendi halinde, nostaljik ve keyifli bir atmosfere sahip. Datça’nın sembolü haline dönüşmüş tarihi yapılardan biri de yel değirmenleri. Aslında yel değirmenlerine ilçenin birçok farklı noktasında rastlamak mümkün ama özellikle Kızlan Köyü’nün girişinde olanlar daha çok ilgi çekiyor.
Köye giriş yaparken de hemen karşınızda görebileceğiniz Kızlan Yel Değirmenleri’nin ne zaman ve kim tarafından inşa edildiği hâlen kesinlik kazanmış değil. Fakat 1900’lü yılların başlarında Rumlar tarafından inşa edildikleri tahmin ediliyor. Toplamda altı tanesi ayakta kalmış olan Kızlan Yel Değirmenleri’nin yalnızca bir tanesi devlet tarafından restorasyondan geçirilip bir restoran işletmesine kiralanmış. Diğerleri ne yazık ki atıl kalmış durumda. Aslında aynı şekilde restore edildikleri takdirde turizm açısından potansiyelleri oldukça fazla. Fakat bu şekilde de gidip ziyaret edilebiliyor, ziyaretçilerine de keyifli bir manzara sunuyorlar.
Yaklaşık elli yıl boyunca un üretimi için kullanıldığı düşünülen Kızlan Yel Değirmenleri hâlen kolaylıkla göze çarpacak kadar etkileyici bir taş işçiliğinin ürünleri. Birçoğunun içindeki aksamlar artık kaldırılmış ama en son uçta bulunanın içinde ahşap malzemeleri ve çarkları da görebiliyorsunuz. Eğer yolunuz Datça’ya düşerse Kızlan Köyü’nü ziyaret edebilir, yel değirmenlerini yakından inceleyebilir, arzu ederseniz restorana dönüştürülmüş olanda keyifli bir manzara eşliğinde yemek molası verebilirsiniz.