Bir şehri, ülkeyi, kültürü daha yakından tanımak ya da tarihsel bir yolculuğa çıkmak için yapabileceğiniz en doğru ve keyifli şeylerden biri, rotanızı müzelere çevirmek. Çünkü müzelerin sahip olduğu temalar, koleksiyonlar ve eserler sizi hem geçmişin hem de bambaşka dünyaların kıyısına sürükleyebiliyor.
Sizin de müze dendiğinde aklınıza birbirinden ünlü sanat eserlerinin sergilendiği etkileyici mimari yapılar geliyor, değil mi? Çünkü dünyanın en çok ziyaretçi ağırlayan müzeleri, zihnimizde tüm müzelerin bu şekilde canlanmasına neden oluyor. Peki bir müzede sergilenmeye değer bulunan eserler ille de özel, değerli, ünlü ya da klasik olmak zorunda mı? Belki inanmayacaksınız ama aslında müzelerde sergilenen eserlerin uyması gereken hiçbir genel kriter yok. Tam da bu sebeple, dünyadaki bazı müzeler birbirinden ilginç konseptler ve koleksiyonlar eşliğinde ziyaretçilerine kapılarını açıyor.
Dünyanın en ilginç müzelerini daha yakından tanıdığınızda, sergilenen objelerin çeşitliliği ve bu müzelerin arkasındaki hayal gücü sizi gerçekten şaşkınlığa uğratabilir. Baştan uyarayım: Az sonra okuyacağınız listedeki bazı müzeleri gezmek için hem sağlam bir psikolojiye hem de dayanıklı bir mideye sahip olmak gerekiyor. Klasiklerin dışına çıkıp, ilginç bir deneyim sunacak müzeleri tanımak istiyorsanız kesinlikle doğru yerdesiniz. Gelin, dünyanın en ilginç müzelerini ve onlara bu sıfatı kazandıran özellikleri daha yakından inceleyelim.
1. Kırık Kalpler Müzesi (Museum of Broken Relationships) - Hırvatistan
Hırvatistan’ın Zagreb şehrinde yer alan Kırık Kalpler Müzesi, yalnızca ismiyle bile ne kadar hüzünlü bir atmosfere sahip olduğunu gösteriyor. Müzenin kapısından içeri girdiğiniz andan itibaren de binbir farklı yaşam öyküsüne temas edebiliyor, kendinizi geçmişteki hatıraların arasında dolaşırken buluyorsunuz. Çünkü Kırık Kalpler Müzesi’nde biten ilişkilerden geriye kalan eşyalar sergileniyor.
Söz konusu ilişkilerin aşk ilişkisi olması da şart değil üstelik. Bir anneden çocuğuna ya da bir dosttan diğerine kalan objeler de müzede yer bulabiliyor. Tek şart, bahsi geçen ilişkinin bir sebepten sona ermiş olması. Hal böyle olunca, Kırık Kalpler Müzesi’nin her bir koridorunda yaşanmışlıklarla ve hüzünle sarmalanıyorsunuz. Malum, biten ilişkiler ardında çoğunlukla derin izler ya da tecrübeler bırakıyor. Siz de bu izlerin öyküsünü öğrenebiliyor, bu esnada kendi anılarınızı ve ilişkilerinizi hatırlıyorsunuz. 2006 yılından beri ziyaretçilerini ağırlayan bu müzeye bağış yapmak serbest. Olur da yolunuz Kırık Kalpler Müzesi’ne düşerse siz de sona eren ilişkinizden kalan bir hatırayı müzeye bağışlayabilirsiniz.
2. Kötü Sanat Müzesi (Museum of Bad Art) - Amerika Birleşik Devletleri
Başlarken de söylediğimiz gibi, müzelerde genellikle birbirinden etkileyici ve olağanüstü sanat eserlerini görmeye alışığız. Ancak ABD’nin Massachussetts eyaletinde bulunan Kötü Sanat Müzesi yalnızca “göz ardı edilemeyecek kadar kötü” olan sanat eserlerini sergiliyor. Müzenin kurucusu olan Scott Wilson’a bu fikri, yıllar önce çöpte bulduğu bir tablo vermiş. Wilson bu andan itibaren gerçekten son derece kötü olarak tanımlayabileceği sanat eserlerinin peşine düşmüş ve iş dünyaca ünlü bir müze kurmaya kadar gelmiş.
Kötü Sanat Müzesi’nde göreceğiniz yaklaşık 600 sanat eserinden her biri benzersiz. Çünkü hepsi kendi kulvarının en kötüsü olma açısından bir hayli iddialı. Dileyen tüm sanatçılar müzeye eserlerini bağışlayabiliyor. Ancak Wilson’un söylediğine göre, bağışlanan eserlerin çoğu yeterince kötü olmadıkları gerekçesiyle müzeye kabul edilmiyor.
3. İşkence Müzesi (The Torture Museum) - Hollanda
Dünyada odağına işkence temasını alan birkaç müze var ve bunların her biri son derece tüyler ürpertici bir atmosfere sahip. Amsterdam’da bulunan İşkence Müzesi de size kapısından girdiğiniz andan itibaren insanlığın ne kadar zalim ve korkunç olabileceğini açıkça gösteriyor. İşkence Müzesi’nde sergilenen tüm objeler, Orta Çağ Avrupa’sında insanları cezalandırmak ve öldürmek için kullanılan işkence aletlerinden oluşuyor.
Tamamı loş ışıkla aydınlatılmış bu küçük müzenin her bir noktasında dehşetin izlerini görmek mümkün. Haliyle bu müze size hiç keyifli bir keşif deneyimi sunmuyor. Ancak zaten amaç da ziyaretçileri eğlendirmek değil, işkencenin ne kadar korkunç bir şey olduğuna dair farkındalık yaratmak. Günümüzde işkencenin halen uygulandığı birçok ülke olduğunu düşündüğümüzde, söz konusu farkındalığın ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
4. Avanos Saç Müzesi (Chez Galip Hair Museum) - Türkiye
Dünyanın en ilginç müzeleri listelerine giren müzelerden birinin ülkemizde yer aldığını biliyor muydunuz? Nevşehir’in Avanos ilçesinde bulunan Saç Müzesi, Nevşehir’li bir çanak ustası olan Galip Körükçü tarafından kurulmuş. Üstelik, Galip...
Dünyanın en ilginç müzelerinin yalnızca yabancı ülkelerde olduğunu sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çünkü bu listeye defalarca girmiş olan Saç Müzesi; yanı başımızda, Nevşehir’in Avanos ilçesinde yer alıyor. On binlerce kadının saçlarından kesilmiş birer tutamın sergilendiği bu ilginç müze, Nevşehir’li çanak ustası Galip Körükçü tarafından kurulmuş.
Körükçü, 1979 yılında atölyesini ziyaret eden bir kadın turiste saçlarının ne kadar güzel olduğunu söylemiş, kadın da hatıra olarak saçından bir tutam keserek atölyenin duvarına asmış. İlerleyen zamanlarda atölyedeki saç diğer kadın turistlerin de dikkatini çekmiş ve onlar da saçlarından bir tutamı duvara iliştirmişler. Kısacası, bu kendiliğinden gelişen gelenek, yıllar içinde Nevşehir’e ünlü bir saç müzesi kazandırmış. Müzede bugün 16 binden fazla kadına ait saçlardan oluşan sıra dışı bir koleksiyon sergileniyor. Üstelik saç tutamlarının yanında kime ait olduklarına ilişkin bilgiler de yer alıyor.
5. Masumiyet Müzesi (The Museum of Innocence) - Türkiye
Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un 2008 yılında yayınlanan romanı Masumiyet Müzesi, 1974 yılında başlayıp 2000’lerin başında sona eren bir aşk öyküsünü anlatıyor. Elbette romanda anlatılanlar yalnızca aşk öyküsüyle sınırlı değil....
Ülkemizdeki ilginç müzelerin bir diğer örneği de edebiyat tutkunlarının yakından tanıdığı Masumiyet Müzesi. Orhan Pamuk’un aynı isimli romanındaki kurmaca evreni yansıtmak için kurduğu Masumiyet Müzesi, roman karakterlerinin temas ettiği objelerden oluşan büyük bir koleksiyona sahip. İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, Çukurcuma’da yer alan Masumiyet Müzesi 2012 yılında, kitabın yayınlanmasından dört sene sonra açılmış. Üstelik bu müze, bir romanın kurmaca evreni üzerine inşa edilmesi nedeniyle türünün ilk ve tek örneği.
Müzede yer alan eşyaların tamamı, romanın baş karakterleri olan Kemal ve Füsun’un gördüğü, duyduğu, dokunduğu ya da hayal ettiği objelerden oluşuyor. Elbette müzeyi gezmek için kitabı okumuş olmanız şart değil. Ancak müzeye ücretsiz giriş yapmak isterseniz Masumiyet Müzesi kitabının her baskısında bir adet müze bileti olduğunu da hatırlatalım.
6. Kanalizasyon Müzesi (Le Musée des Egouts) - Fransa
Hani bazı müzeleri gezmek için sağlam bir mideye ihtiyaç duyacağınızı söylemiştim ya; sıra tam da bu müzelere geldi. Paris’te yer alan Kanalizasyon Müzesi’ne girmeden önce ciğerlerinizi bol bol oksijenle doldurmanızda yarar var. Çünkü içerideki koku sizi, müze geziniz boyunca nefesinizi idareli kullanmaya mecbur bırakabilir.
Kanalizasyon Müzesi ziyaretçilere, Paris’te 1200’lü yıllarda inşa edilen ve 1900’lü yıllarda yenilenen kanalizasyon sistemini daha yakından tanıma şansı vermek amacıyla kurulmuş. Ancak burada asıl ilginç olan, müzenin neden değil, nerede kurulduğu. Kanalizasyon Müzesi adının hakkını tam anlamıyla vererek, doğrudan kanalizasyon sisteminin içinde yer alıyor. Müzeyi gezerken 450 metrelik karanlık, dar ve haliyle pis kokan tünellerin içinde yürüyebiliyor; aşıklar şehri Paris’e bir de yerin altından bakma şansı buluyorsunuz. Hediyelik eşya bölümüne uğramak isterseniz, orada da sizi, doldurulmuş lağım fareleri gibi içinizi pek açmayacak seçenekler bekliyor.
7. Kadavra Müzesi (Plastinarium) - Almanya
Yüzünüzde bir gülümsemeyle değil, muhtemelen dehşet ifadesiyle gezeceğiniz bir diğer ilginç müze de Almanya’nın Guben kentinde bulunan Kadavra Müzesi. Büyük bir tekstil fabrikasından dönüştürülen bu müze, Polonyalı anatomist Gunther Von Hagens tarafından kurulmuş. Tamamı insan ve hayvan kadavralarından oluşan müzenin temel amacı, isteyen herkesin anatomi hakkında daha detaylı bilgi edinebilmesini sağlamak.
Müzede sergilenecek kadavraların derisi yüzülüyor ve kas bütünlüklerinin korunmasını sağlayacak işlemler uygulanıyor. Haliyle ortaya biraz korkunç bir görüntü çıkıyor. Ancak özellikle tıp öğrencileri, akademisyenler ve sağlık çalışanları müzeyi ziyaret ederek kadavraları yakından inceleme ve çeşitli eğitim atölyelerine katılma fırsatı buluyor. Müzenin kapıları, anatomiye ilgi duyan herkese açık. Hatta vücudunuzu müzeye bağışladığınız takdirde ömür boyu ücretsiz giriş hakkı kazanıyorsunuz.
8. Cadılık ve Sihir Müzesi (The Museum of Witchcraft and Magic) - İngiltere
Fantastik filmlere ve kitaplara ilgi duyuyorsanız Cornwall’daki Boscastle adlı küçük köyün mistik atmosferi sizi hemen içine çekecek. Elbette bu atmosferin oluşmasında Boscastle Şatosu’nda bulunan Cadılık ve Sihir Müzesi’nin payı da oldukça büyük.
1960 yılında film yapımcısı Cecil Williamson tarafından kurulan müzede cadılık ve sihir tarihiyle ilişkili olduğuna inanılan üç binden fazla belge ve yedi bini aşkın kitap bulunuyor. Ayrıca, müzedeki belgeler bize Orta Çağ karanlığında cadı olmakla suçlanan kadınların uğradığı zulümleri de gösteriyor. Ancak bir gün yolunuz Boscastle’a düşerse müzeyi gezmek için randevu almanız gerektiğini hatırlatalım. Cadılık ve Sihir Müzesi’ne çat kapı uğramak mümkün değil.
9. Araftaki Kutsal Ruhlar Müzesi (Museo delle Anime del Purgatorio) - İtalya
Mistik atmosferden devam ediyor ve soluğu İtalya’nın başkenti Roma’da alıyoruz. Roma’da bulunan Chiesa del Sacro Cuore del Suffragio adlı kilisenin bir bölümünde yer alan Araftaki Kutsal Ruhlar Müzesi, arafta sıkışıp kaldığı düşünülen kişilerin bıraktığı izlerin sergilendiği bir müze. 1897 yılında kilisede çıkan bir yangın, o dönem kilise rahipliği yapan Victor Jouët’in alevlerin arasından ona bakan üzgün bir insan yüzü görmesine sebep olmuş.
Gördüğü kişinin arafta kalan bir ruh olduğuna inanan Jouët, ilerleyen yıllarda hep araftaki kişilere dair izler aramış. Müze koleksiyonu da Jouët’in bulduğu ya da en azından bulduğunu düşündüğü izlerden oluşuyor. Müze sakinleri her bir izi kutsal kabul ediyor ve ziyaretçilerden izlerin sahibi olan ruhların huzura kavuşması için dua etmelerini istiyor.
10. Parazit Müzesi (The Meguro Parasitological Museum) - Tokyo
Mistik atmosferimiz sona erdi, döndük yine midenizin sınırlarını zorlayabilecek bir diğer müzeye! Adından da anlaşılabileceği üzere, Parazit Müzesi’nde gerçekten parazitler sergileniyor. Hatta bu bilgi sizi şaşırtır mı, bilmiyorum ama burası dünyada parazitlere adanan ilk ve tek müze. 1953 yılında Dr. Satoru Kamegai tarafından kurulan Parazit Müzesi, ziyaretçilerine parazitlerin çeşitliliği ve yaşam döngüsüne olan etkileri konusunda bilgi vermeyi amaçlıyor.
Yaklaşık 300 farklı parazitin sergilendiği müzede en çok ilgi çeken parazit, 29 metre boyundaki bağırsak kurdu. Kısacası, bu müzede gezerken de yüzünüzde pek mutlu bir ifade olmayabilir. Ancak parazitler hakkında bilgi edinmek, bu temadaki eğitici filmleri izlemek ya da parazitlerin organlarda nasıl etkiler yaratabileceğini öğrenmek istiyorsanız Parazit Müzesi gidebileceğiniz en doğru adres.
11. Dış Borç Müzesi (Museum of Foreign Debt) - Arjantin
Dünyanın ilk ve tek “ibret-i alem olsun diye” açılmış müzesine hoşgeldiniz! Arjantin’in başkentinde bulunan Buenos Aires Üniversitesi’nde yer alan Dış Borç Müzesi, ülkenin 2001-2002 yıllarında yaşadığı büyük ekonomik krizin nedenlerini ve sonuçlarını gözler önüne sermek için kurulmuş.
2001 yılında dış borcu 100 milyar doları aşarak dünya rekoru kıran Arjantin, bu gidişattan ve sonuçtan IMF’yi sorumlu tutuyor. Bu nedenle de Dış Borç Müzesi aracılığıyla hem çocuklara hem de yetişkinlere borçlanmanın ne kadar ağır sonuçları olabileceğini anlatmaya çalışıyor. 2005 yılında açılan müze, üniversitenin ekonomi bölümünde. Müzeye giriş de ücretsiz. Zaten aksi, biraz ironik olurdu.
12. Hiçbir Şey Müzesi (No Show Museum) - İsviçre
Birlikte çıktığımız bu keyifli müze yolculuğunda 11 farklı ilginç müzeyi tanıdık. Söz konusu müzelerin her birinde insanın hem hayal gücünü hem de sınırlarını zorlayabilecek koleksiyonlar yer alıyordu. Dilerseniz, şimdi bu listeyi sizi daha da şaşırtabilecek bir müzeyle kapatalım. Konumuz, İsviçre’nin Zürih şehrinde bulunan Hiçbir Şey Müzesi. Çünkü bu müzede gerçekten hiçbir şey yok.
Kulağa absürt geliyor olabilir ama Hiçbir Şey Müzesi’ne girdiğiniz andan itibaren sizi boş ve bembeyaz duvarlar karşılıyor. Duvarların bazılarında çerçeveler asılı, ancak onların da içi boş. Aslında müzenin içinde Andy Warhol ya da Marcel Duchamp gibi ünlü sanatçıların imzasını taşıyan eserler var. Örneğin, müzenin koleksiyonunda heykeller mevcut ama havayla yapıldıkları için biz onları görme şerefine nail olamıyoruz.
Hiçbir Şey Müzesi’nin kuruluş amacı “hiçlik” kavramını somutlaştırmak ve estetik algısı üzerindeki rolünü yeniden sorgulamak. Başka bir deyişle, hiçliği tanımlamak mümkün olmadığı için müze kurucuları bu paradoksu ilginç bir yöntemle yorumlamaya karar vermiş. Daha da ilginci, Hiçlik Müzesi 2015 yılından beri turnede. Yolunuz Zürih’e düşerse ya da müze Türkiye’ye gelirse bu sıra dışı keşif deneyimini siz de yaşayabilirsiniz. Zaten müzede hiçbir şey olmadığı için, kıtadan kıtaya taşınması da pek zor olmuyor.
Sıra | İçerik | Kullanıcı Puanı |
---|---|---|
1 | Avanos Saç Müzesi | 9,5 |
2 | Masumiyet Müzesi | 9,5 |