Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un 2008 yılında yayınlanan romanı Masumiyet Müzesi, 1974 yılında başlayıp 2000’lerin başında sona eren bir aşk öyküsünü anlatıyor. Elbette romanda anlatılanlar yalnızca aşk öyküsüyle sınırlı değil. Pamuk, romanda okurlarına varlıklı ve orta halli aileler üzerinden dönemin İstanbul ve Türkiye panoramasını çiziyor. Romandaki hatıralar ve geri dönüşler de 1950’lerin Türkiye’sine ışık tutuyor. Üstelik, bu romanın oldukça önemli bir özelliği daha var: İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, Orhan Pamuk tarafından kurulan ve romanla aynı ismi taşıyan bir müze bulunuyor.
Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’ndeki kurmaca evreni yansıtan bir müze açmaya 1990’lı yıllarda, henüz romanını tasarlarken karar vermiş. 2012 yılının bahar aylarında da bu hayali gerçeğe dönüştürerek Masumiyet Müzesi’nin kapılarını ziyaretçilerine açmış. Müze, bir kurmaca roman evreninden yola çıkılarak inşa edilmesi nedeniyle dünyada ilk ve tek olma özelliğini taşıyor. Romanın baş karakteri Kemal tarafından yıllar içinde toplanan eşyalar, koleksiyonlar halinde müzede sergileniyor. Hatta roman karakterlerinin gördüğü, duyduğu ya da hayal ettiği her şeyi müzede görmek mümkün.
Masumiyet Müzesi’ne ev sahipliği yapan bina, 19. yüzyıldan beri varlığını koruyan ve yakın zamanda restore edilmiş bir yapı. Kitapta seksen üç bölüm olduğu için, müzedeki koleksiyonlar da seksen üç adet vitrin üzerinde sergileniyor. Müzeye giriş ücretli, ancak Masumiyet Müzesi kitabının her bir baskısının içinde bir adet müze bileti yer alıyor. Müzeyi keyifle gezmek için kitabı okumuş olmak şart değil. Ancak elbette Masumiyet Müzesi okurları için müzedeki her bir eşya çok daha büyük bir anlam ifade ediyor.