Mersin’in Silifke ilçesinden Akdeniz’e dökülen Göksu Nehri, hem Akdeniz’e dökülen akarsuların en önemlileri arasında yer alıyor hem de ülkemizin en uzun ve değerli nehirlerinden biri konumunda bulunuyor. Göksu Nehri’nin oluşturduğu Göksu Deltası ise Türkiye’nin endemik bitki florası olması açısından ve önemli hayvan türlerinin yaşam alanı olmasından dolayı çok özel bir bölge olarak kabul ediliyor. Bu bölge çeşitli koruma statüleri ile korunuyor.
Göksu Nehri Antalya ili sınırları içerisinde bulunan Geyik Dağları’ndan doğuyor. Geyik Dağları da Toros Dağları’nın bir kolu olarak biliniyor. Buradan çıkan sular Gökçay ve Gökdere ırmakları vasıtası ile Göksu’ya taşınıyor. Göksu Nehri’nin iki kolu olan Gökçay ve Gökdere Mersin’in Mut ilçesinde birleşerek Göksu Nehri’ni oluşturuyor. Antalya, Konya, Karaman ve Mersin il sınırlarından geçen Göksu Nehri Silifke’de Akdeniz ile kucaklaşıyor. Yolculuğu boyunca Taşeli Platosu’nu dolaşan Göksu’nun toplam uzunluğu 260 kilometre civarında. Nehrin havzası da 10.000 km2’lik bir alandan oluşuyor.
Türkiye’nin en büyük nehirlerinden biri olan Göksu’nun kökeni antik çağlara kadar dayanıyor. Antik dönemde “Cleadnos” olarak adlandırılan bu nehir, o dönemden bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yaptı ve bölgede canlılığın, tarımın ve ticaretin devamlılığını sağlayan en önemli unsurlardan biri oldu. Göksu Nehri halen bu konumunu koruyor.
Göksu Nehri’nin oluşturduğu Göksu Deltası’nda 300’den fazla kuş türü yaşıyor. Aynı zamanda nesli tehlikede olan “Caretta Caretta” kaplumbağaları ve “Mavi Yengeç” türleri yumurtalarını Göksu havzasına bırakıyor. Bölgede aynı zamanda çok sayıda endemik bitki bulunuyor. Göksu Nehri’nin belirli bir bölümünde rafting sporu ve balıkçılık faaliyetleri yapılabiliyor.