Niğde kent merkezinden 8 kilometre mesafedeki Gümüşler kasabasında, devasa bir tüf kaya kütlesinin içine ustaca oyulmuş bir hazine yatıyor: Gümüşler Manastırı. Kapadokya bölgesinin en etkileyici ve en iyi korunmuş Bizans yapılarından biri olan bu tarihi manastır, binlerce yıllık geçmişiyle adeta zamanın içinde donmuş gibi duruyor.
Bizans döneminde "Traicas" veya "Dragia" olarak bilinen bu bölge, Osmanlı döneminde çevresindeki gümüş yataklarından dolayı Eski Gümüşler ismiyle anılmaya başlanmış. Buraya 10. yüzyılda inşa edilen Gümüşler Manastırı da kendi döneminin en önemli dini merkezlerinden biriymiş. Yapının mimarisi büyük bir ustalığı gözler önüne seriyor. Kare planlı orta avluyu çevreleyen 14 metre yüksekliğindeki dik duvarlarıyla bu görkemli kompleks; kilise, şapel, yemekhane, keşiş hücreleri ve yer altı mekânlarından oluşuyor.
Gümüşler Manastırı’nın duvarlarını bezeyen freskler hakikaten göz alıcı. Bizans sanatının en nadide örnekleri arasında gösterilen bu eserlerde Hz. İsa, melekler, İncil yazarlarının sembolleri ve kilise babaları tasvir edilmiş. Bazı av sahnelerinin benzerini Kapadokya genelinde başka hiçbir yerde görmüyoruz. Fresklerdeki detaylar ve ustaca işlenmiş figürler, en az üç farklı sanatçının imzasını taşıyor.
1924 Lozan Mübadelesi'yle bölgedeki gayrimüslim halk Yunanistan'a göç edince, Gümüşler Manastırı da işlevini yitirmiş ve tam 40 yıl boyunca kaderine terk edilmiş. 1962'de yeniden keşfedilen yapı, İngiliz arkeolog Michael Gough'un başlattığı restorasyon çalışmalarıyla hayata döndürülmüş ve 1973 yılında arkeolojik sit alanı statüsüyle ziyaretçilere kapılarını açmış. Günümüzde, kompleksin kuzey tarafında yer alan büyük mezarlık odasını, kiliseyi ve yeraltı şehrini gezmek mümkün. Her köşesinde tarihin derin izlerini taşıyan Gümüşler Manastırı, haftanın her günü 08:30 ile 19:00 saatleri arasında ziyaretçilerini bekliyor. MüzeKart sahipleri için giriş ücretsiz.