İstanbul’un en köklü ve etkileyici dini yapılarından biri olan Gül Camii, Fatih ilçesine bağlı Balat semtinde bulunuyor. Zamana meydan okuyan görkemli ibadethane, ilk olarak Bizans döneminde Azize Teodosya Kilisesi olarak inşa edilmiş. İstanbul’un fethinin ardından da camiye dönüştürülmüş. Günümüzde inşa tarihi hâlen kesin olarak bilinmemekle birlikte, 10. ya da 11. yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor. Bizans’ın ikonoklazma döneminden miras olan Gül Camii, zaman içinde çok sayıda onarım ve restorasyon çalışmasından geçirilmiş. Ancak tarihin izlerini hâlen belirgin şekilde üzerinde taşıyor.
Kilise olarak inşa edildiğinde, İsa tasvirine sahip çıkmak isteyen Azize Theodosia’nın ismini alan Gül Camii’nin Osmanlı döneminde neden bugünkü ismiyle adlandırıldığı konusunda farklı rivayetler var. En yaygın inanışa göre, fetih gününde Theodosia yortusu nedeniyle kilisenin güllerle süslenmiş olması. Bir başka anlatılana göre ise, camide Gül Baba isimli bir zatın mezarının bulunduğuna inanılması. Rivayetlerin doğruluğuna ilişkin net bir bilgiye ulaşamıyoruz. Bazı kaynaklarda da caminin kubbesi ve çevresinin gül şeklini andırması nedeniyle bu ismin verildiği söyleniyor.
Bizans’ın kapalı Yunan haçı planıyla inşa edilmiş olan Gül Camii, yüksekçe bir tepenin üzerinde. Dış cephesindeki tuğla örgü ve nişler, 13. ve 14. yüzyıllarda onarılmış. Aslında bu yapının camiye dönüştürülmesine ilişkin ilk adımlar II. Beyazıt döneminde atılmış ama dönüşümün tamamlanması fethin ardından gerçekleşmiş. II. Mahmut döneminde de kapsamlı bir tamirattan geçirilen camiye, yine bu dönemde hünkar mahfili de eklenmiş. İç mekanı Osmanlı mimarisine uygun şekilde yenilenmiş olan Gül Camii, bugün beşik tonozla örtülü. Dışarıdan oldukça sade görünse de içeride sizi zarif bir estetik anlayışı karşılıyor. Caminin müezzin mahfili ve tek şerefeli taş minaresi de dikkat çekici.