Lyrbe Antik Kenti, Antalya’nın Manavgat ilçesi yakınlarında, Bucakşeyhler Mahallesi’ne bağlı Şıhlar Köyü’nde yer alan bir ören yeri. Tarih ve doğanın iç içe geçtiği etkileyici antik yerleşim, ilçe merkezinden yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta. Üç tarafı derin uçurumlarla çevrili bir tepenin üzerine yayılıyor. Bu konum sayesinde kent, asırlar boyu korunaklı bir ortamda kalabilmiş. Kentin tarihçesi Helenistik Dönem’den Roma ve Bizans Dönemleri'ne kadar uzanıyor.
Aslında kentin ismi eski kayıtlarda Seleukeia olarak geçiyor ama bu yerleşimde gün yüzüne çıkarılan Side dilindeki yazıtlarda, uzun yıllar boyunca Pamfilya’nın bir parçası olarak kabul edilen Lyrbe kenti olduğunu işaret eden ipuçlarıyla karşılaşıyoruz. Söz konusu yazıtlar, Lyrbe’nin Side kentiyle aynı halk tarafından iskân edildiğini gösteriyor, ki buradan da kentin Side’nin bir dağ uzantısı olduğu sonucuna çıkabiliyoruz. Bu durumda Seleukeia, aslında Manavgat Çayı ile ulaşılabilen bir başka noktada, büyük olasılıkla Side’nin batısındaki kalan başka bir liman kenti. Ancak uzun yıllardan beri Lyrbe’ye Seleukeia da deniyor.
Lyrbe Antik Kenti’nin en dikkat çekici yapılarından biri, Pamfilya Bölgesi’nin en iyi korunmuş agorası. Kentin merkezine inşa edilmiş olan agoranın batı tarafı bir yamaca yaslanmış. Doğu kıyısında ise iki katlı yapılar sıralanıyor. Agora’nın kuzey kanadında, ünlü düşünürlerin portrelerinden oluşan ve günümüzde Antalya Müzesi’nde sergilenen ‘Yedi Bilgeler Mozaiği’ ile ün salmış bir kütüphane mevcut.
Kentin güneyinde yer alan anıtsal kapının sınırlarını iki büyük kule çiziyor ve buradan surlar hem doğuya hem de batıya uzanıyor. Kentin güneybatısında, üç bölümden oluşan bir hamam kompleksi ile iki katlı bir kilise var. Bu yapılar sayesinde, Lyrbe’nin Roma Dönemi'nde oldukça gelişmiş bir kent olduğunu anlayabiliyoruz.
Toros Dağları'nın eteğinde, çam ağaçlarıyla çevrelenen Lyrbe Antik Kenti, günümüzde (2024 yılı) kaderine terk edilmiş durumda. Bu sebeple de biraz bakımsız, ancak antik kenti ücretsiz ve dilediğiniz zaman ziyaret edebiliyorsunuz.