Diyarbakır Ulu Camii, şehrin merkez ilçesi olan Sur’da yer alır.
Bugün Ulu Cami’nin olduğu yerde Mar Toma adında bir kilise olduğu bilinir ancak kilisenin mimari yapısıyla ilgili detaylı bilgi bulunmamaktadır. Emeviler döneminde Diyarbakır ve çevresinde İslamiyet’in yayılmasını takiben bu kilise camiye çevrilmiş ve sonraki dönemlerde yıkımlar görse de onarılarak kullanılmaya devam edilmiştir. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, İnaloğulları, Artuklular, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar camide onarım yaptıran devletlerden bazılarıdır. Yapıdaki kabartmalar ve yazıtlar incelenerek farklı dönemlerde hüküm sürmüş bu devletlerin izleri sürülebilmektedir.
Diyarbakır Ulu Camii, Anadolu’daki en eski camilerden biridir. Onu diğer camilerden ayıran bir diğer özelliği ise buranın Kâbe, Ravza-i Mutahhara, Mescid-i Aksa, Suriye Şam Emevi Camii’den sonra beşinci harem-i şerif kabul edilmesidir. Diyarbakır Ulu Cami’de ayrıca Hanefi ve Şafiiler için farklı bölümler bulunur. Bununla birlikte Mesudiye Medresesi ve Zinciriye Medresesi de dikdörtgen planlı ve üç ayrı girişi bulunan bu caminin bir parçasıdır. Farklı yapıları bünyesinde barındıran cami, bu özelliğiyle Diyarbakır’daki en büyük yapılar topluluğu unvanını elinde tutmaktadır. Diyarbakır Ulu Camii ayrıca kare formundaki minaresiyle dikkat çekmektedir.
Miladi 639 yılında, Peygamberimizin vefatından 7 yıl sonra, Hz. Ömer döneminde sahabeler tarafından fetih edilen Diyarbakır, yazılı kaynaklarda Hz. Musa döneminde Sinagog, Hz. İsa döneminde Saint Toma veya Mar Toma adlı kilise, sahabelerin fethinden sonrada, fethin sembolü olarak camiye çevrilmiştir.
Bu yapı takriben 3.400 yıldır hep ibadethane olarak görevini devam ettirmektedir. Ulu Cami halk dilinde ve resmi kayıtlarda beşinci Harem-i Şerif olarak geçmektedir.
Emevi ve Abbasi dönemine ait kitabesi bulunmayan Ulu Cami'nin Büyük Selçuklu dönemine kadarki durumu hakkında bilgiler kısıtlıdır. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, İnal ve Nisanoğulları, Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Artuklular, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğuna alt kitabeler caminin muhtelif yerlerinde görülmektedir.
1046 yıllarında Mervanoğulları döneminde, 200 tek parçalı mermer sütundan, bunları bağlayan ve yükseldikçe daralan 3 katlı kemerler dizisinden, ufak kubbeli örtüden oluşan cami, 1085 yılında Büyük Selçuklular kenti alınca, Sultan Melikşah'ın buyruğuyla, 1090 yılında onanılmıştır. Ancak bu imar faaliyeti M.1115 tarihindeki büyük deprem ve onu izleyen yangın ile yerle bir olmuş, yangından 2-3 yıl sonra M.1117-1118 ve M.1124-1125 tarihlerinde İnaloğlu Ebu Mansur İlaldı tarafından tekrar yaptırılmıştır. Yıkılan caminin malzemeleri ile ilk olarak, İnaloğlu Ebu Mansur İlaldı tarafından batı revakının, M.1117-18 tarihinde alt katı ve M.1124-25'te de üst katı yaptırılmıştır.
Camiin doğu revakı aynı taşlarla İnaloğlu Mahmud ve veziri Nisanoğlu Ali döneminde M.1163-64 ve sonraki yıllarda yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman birinci İran seferinden dönerken M.1535'te Diyarbakır'a uğrayıp 20 gün kalmış, Ulu Cami'de namaz kılıp hutbe dinlemiştir. 1554'te İkinci İran seferine giderken yine Diyarbakır'a uğramış ve burada 8 gün kalmıştır.
Şafiler kısmı, M.1528 yılında Atak beyi Emir Ahmed Zırki tarafından yaptırılmıştır.
Ahşap müezzin mahfeli M.1714-15 yıllarında yaptırılmıştır. M.1712 tarihinde Ulu Cami'nin bir kısmı tekrar yanmış, yanan mihrabı Vali Maktulzade Vezir Ali Paşa tarafından onarılmıştır.
Mahfili ise M.1824 yılında Kethida Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Cami ile birlikte inşa edilen minare; M.1155 yılındaki büyük deprem ve yangın sonucu büyük bir bölümü yıkılmış ve aynı tarihte yenilenmiştir.
M.1839 yılında ise yıldırım düşmesi sonrasında bugünkü şekliyle tekrar onarılmıştır.
Avluda bulunan şadırvan ise M.1849 tarihinde yapılmıştır.
Ulu Cami külliyesi içinde Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli mezhebine ait dört mescid ve dört mihrap bulunmaktadır..
Beşinci Harem-i Şerif Diyarbakır Ulu Camii, Diyarbakır'ın fethinde sahabe-i kiram Efendilerimizin saf tutup cemaatle namaz kıldıkları mekandır.
Sahabe kenti olan Diyarbakır, Sahabenin öğrencisi, Anadolu'nun da öğretmenidir.