Anadolu kültüründe yer alan kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum'un en gösterişli tarihi yapılarından biri olarak dikkat çekmektedir. Şehir merkezinde, Cumhuriyet Caddesi güzergahından yaya olarak gidilebilen medreseye, şehrin her noktasından toplu taşıma araçları ile ulaşılabilmektedir. Yakutiye Medresesi İlhanlı Devleti hükümdarı Sultan Olcayto döneminde Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır.
İnşa edildiği dönemdeki işlevini yitirdikten sonra Osmanlı döneminde bir süre dökümhane, 1800’lü sonlarından sonra askeri depo görevi görmüştür. Cumhuriyet yıllarında 1964 ve 1973'te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, 1991'de ise Turizm Bakanlığı tarafından onarımdan geçirilen medrese, günümüzde Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır. Nefes kesici bir görünüme sahip olan Taş kapısında bulunan işlemeler çok kıymetli bir sanat eseridir. Kubbeli bir tasarımı olan Yakutiye Medresesi dört eyvanı, kapalı avlusu vardır ve Taçkapı ön cephenin tam ortasında yer alır.
Kesme taştan yapma iki silindirik istinat kulesi, medrese cephesinin her iki köşesine de yerleştirilmiştir. Yakutiye Medresesi'ni önemli hale getiren unsurların başında giriş cephesi gelmektedir. Cephenin bir tarafında yükselen çini süslemeli minaresi tek başına adeta yapıyı simgeler durumdadır. Diğer tarafta ise minarenin yarım bırakıldığı veya yapıldığı sanılmaktadır. Günümüzde minare kaidesi şeklinde yarım kalmış ve üzeri külah ile kapatılmıştır.
Hoca Cemalettin, dönemin önemli isimlerinden aldığı yardımlarla medreseyi yaptırmıştır. Ajurlu bir küreden çıkan hurma yaprakları, iki pars ve kartal figürlerinden oluşan hayat ağacı bulunur ve bu da Orta Asya Türkleri'nin önemli simgelerini bir araya getirmektedir. Basık kemerli ve oymalı olan taç kapının etrafını kaplayan işlemeler muhteşem bir görüntü oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten minare gövdesinde sırlı ve sırsız tuğlalarla oluşturulan geometrik süslemeler görülmektedir.