İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı Galata semtinde bulunan Saint Pierre ve Saint Paul Kilisesi, kentin tarihi Katolik kiliselerinden biri. İlk olarak 1600’lü yıllarda inşa edilen tarihi ibadethane, Dominiken rahipleri tarafından kullanılmış. Kilisenin günümüzde mevcut olan binası ise 1843 yılında ünlü İtalyan mimar Gaspare Fossati’nin imzasıyla ve neoklasik tarzda yeniden inşa edilmiş. Bugün de bu görkemli mimarisiyle dikkat çeken yapı, hâlen aktif olarak ibadete ve ziyarete açık.
Saint Pierre ve Saint Paul Kilisesi’nin mimarisi, zarif ve sade çizgileriyle ziyaretçileri etkilemeyi başarıyor. Kilisenin cephesi sokağa bakmadığı için, iç mekanı kentin kalabalık ve hareketli atmosferinden izole olabilmiş bir sığınak gibi. İçeriye adım attığınızda hem huzurlu atmosferi hem de tarihi dokuyu hissedebiliyorsunuz. Koro alanı ve kubbesi mavi ve altın rengi yıldızlarla süslenmiş olan yapının arka duvarı ise Cenevizlilerden kalan Galata Surları’na bitişik olarak inşa edilmiş. Mimari açıdan, İstanbul’un çok katmanlı derin tarihini çok başarılı bir şekilde yansıtıyor.
18. yüzyıldan kalma önemli bir dini eser olan “Yol Gösteren Meryem” ikonasına da ev sahipliği yapan Saint Pierre ve Saint Paul Kilisesi, tarihi açıdan da büyük önem taşıyor. Dominiken rahipleri bu ikonu, Galata’da ibadet ettikleri ilk kiliselerinden Saint Pierre ve Saint Paul Kilisesi’ne taşımış. Kilisenin içinde ikona haricinde farklı sanat eserleri ve freskler de var. İstanbul’daki Latin topluluğu için önemli bir ibadet merkezi olan kilise, aynı zamanda şehrin sosyal ve kültürel hayatında da önemli bir yer edinmiş. Fransız elçiliğinin himayesine girmesiyle birlikte, 18. yüzyılda Fransız toplumunun merkezi haline gelmiş ve birçok farklı sosyal etkinliğe ev sahipliği yapmış. Kilisenin sakin ve huzurlu atmosferi, günümüzde de kentin kalabalığından bir süreliğine uzaklaşmak ve İstanbul’un tarihine daha yakından bakmak isteyen ziyaretçiler için ideal bir ortam sunuyor.