Ülkemizin ilk ve tek su altı parkı olma unvanını taşıyan Gökçeada Sualtı Milli Parkı, Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından park ilan edildikten sonra ziyaretçilerine kapılarını açmış. Gökçeada’nın kuzeydoğu tarafında, Kuzu Limanı ile Kaleköy’ün arasında kalan milli park, 1999 yılında bugünkü statüsüne kavuşmuş. Denizden 200 metre açıkta ve kıyıdan bir deniz mili uzunluğunda bir alana yayılan milli park, sayısız farklı deniz canlısı için habitat özelliği taşıdığı için son derece kıymetli. Çiftlik Koyu ile Yelkenkaya arasında kalan bu alanda, Akdeniz foku da dahil olmak üzere nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan birçok canlı türü yaşıyor. Su altı mağara girişleri de bulunan Gökçeada Sualtı Milli Parkı, mutlaka görülmesi gereken bir alan.
Gökçeada’nın bozulmamış doğası ve su altı zenginliği, bu milli parkın oluşabilmesindeki en önemli sebeplerden biri. Öte yandan, Gökçeada’nın Akdeniz ile Karadeniz arasında bir geçiş yolu oluşturması da adanın su altı zenginliğinde önemli bir rol oynuyor. Birçok deniz canlısı türü, yumurtlama ve üreme dönemlerinde Gökçeada sularına geliyor. Bu bölgede koruma altına alınmış çok sayıda tür var. Söz konusu türler arasında Akdeniz fokunun yanı sıra; Pina, yunus, deniz kaplumbağası ve ispermeçet balinası gibi türler de yer alıyor.
Gökçeada Sualtı Milli Parkı’nın çekirdek bölge ve tampon bölge isimli iki farklı bölümü mevcut. Tampon bölge, yani Yıldızkoy, çekirdek bölgeyi sararak onu koruma misyonuna sahip. Bu nedenle Yıldızkoy’da balık tutmak ve yüzmek serbest. Ancak çekirdek bölgede avlanmak kesinlikle yasak. Dalış aktiviteleri için ise izin alınması gerekli.