Evliya Çelebi’nin eserlerine göre, Dolmabahçe Sarayı’nın günümüzde bulunduğu yere Yavuz Sultan Selim döneminde bir köşk inşa edilmiş. I. Ahmet’in hükümdarlığı sırasında ise bu köşkün bulunduğu alan taşla doldurulmuş ve bu sayede köşk de büyütülmüş. Dolmabahçe ismi de buradan geliyormuş. Hatta 19. yüzyılda, II. Mahmut’un emriyle yine tam olarak bu noktada yeniden bir saray inşa edilmiş. Ancak günümüzde tüm ihtişamıyla varlığını koruyan Dolmabahçe Sarayı’nın tarihçesi 1842 yılına, yani Sultan I. Abdülmecit dönemine uzanıyor. I. Abdülmecit’in emriyle Karabet Balyan tarafından inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, 19. yüzyılda birçok alanda olduğu gibi mimaride de esen yenilenme ve modernleşme rüzgârından da önemli izler taşıyor.
110 bin metrekarelik devasa bir alana yayılan ve Boğaz’ın müthiş manzarasına hakim bir konuma sahip olan Dolmabahçe Sarayı’nın inşası 1856 yılında tamamlanmış. Hem I. Abdülmecit hem de kardeşi Abdülaziz bu yapıda ikamet etmiş. Dolmabahçe Sarayı, Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı Konutu’na dönüştürüldüğü ve ulu önder Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 tarihinde burada hayata gözlerini yumduğu için de Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir yere sahip. Sarayın ana yapılarını Saat Kulesi, Mabeyn, Dolmabahçe Camisi ve Harem olmak üzere dört bölüm oluşturuyor. Sarayda toplamda iki yüz seksen beş oda, kırk altı salon, altmış sekiz tuvalet ve altı farklı hamam bulunuyor. Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu yetmiş bir numaralı oda Harem bölümünde, Mavi ve Pembe salonlar arasında kalan alanda yer alıyor.