Side Antik Kenti’ni tarihte, Pamfilya’nın en önemli liman kentlerinden biri olarak tanıyoruz. Antalya'nın merkezinden 80 kilometre mesafede olan kent, Manavgat’ın merkezine de sadece 7 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 350-400 metre genişliğindeki bir yarımadanın üzerine kurulmuş. M.Ö. VII. yüzyılda yerleşim merkezi olarak inşa edilmiş ve tarih boyunca Lidya Krallığı, Pers İmparatorluğu, Makedonya Krallığı, Ptolemaioslar, Seleukoslar ve Roma İmparatorluğu gibi birçok önemli medeniyeti ağırlamış. Bu medeniyetler sayesinde de zamanla Doğu Akdeniz'in en önemli kültürel ve ticari merkezlerinden biri haline gelmiş
Side’nin asırlar boyunca büyük medeniyetlerin hakimiyeti altında kalması, kentin kültürel ve mimari yapısını da şekillendirmiş elbette. Söz konusu önemi, Suriye hükümdarı Antiokhos VII'nin, M.Ö. 138 yılında henüz gençken, öğrenim görmek için Side'ye gönderilmesinden de anlayabiliyoruz. Ancak kentin parlak dönemi pek uzun sürmemiş. M.Ö. 1. yüzyılda bölgede korsan saldırılarının artmasıyla zor bir döneme girmiş ve bu süreçten ancak Romalılar tarafından kurtarılmış. Roma döneminde yeniden canlanmış, ilerleyen süreçte de en parlak günlerini yaşamaya başlamış.
Side Antik Kenti'nin en değerli hazinelerinden biri, Side Antik Tiyatrosu. Yarımadanın daraldığı noktada inşa edilen bu yapı, Helenistik Dönem ile Roma mimarisinden ortak izler taşıyor. Oturma sıralarının bir yamaca yaslı şekilde inşa edilmesi ve üst kısmının tonozlarla desteklenmesi nedeniyle mimari açıdan son derece dikkat çekici. Sahne binasının süslemelerinde de Antoninler Dönemi'ne ait barok stili görmek mümkün. Side Antik Kenti’ni gezerken Apollon ve Athena Tapınakları’nın, meydanların ve anıtsal caddenin de kalıntılarını yakından inceleyebiliyorsunuz. Kentin iki büyük caddesi antik dönemin ticaret ve sosyal yaşamından önemli izler taşıyor.
Side Antik Kenti haftanın her günü ziyarete açık. Girişler ücretli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arzu ederlerse ören yerine MüzeKart ile de giriş yapabiliyor.