Gaziantep’in Islahiye ilçesine bağlı Yesemek Mahallesi sınırlar içinde bulunan Yesemek Açık Hava Müzesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne de girmeye hak kazanan tarihi miraslarımızdan biri. Ağırlıkları 1-10 ton arasında değişkenlik gösteren toplamda 518 heykele ev sahipliği yapan bu yemyeşil alan, Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi olarak da adlandırılıyor. Yesemek’te M.Ö. 2000’li yılların dördüncü çeyreği ile M.Ö. 8. yüzyıl aralığında Yakın Doğu’nun en büyük heykel işleme atölyesi ve taş ocağı bulunuyormuş. Yesemek Köyü’ne bağlı Karatepe’nin sırtlarına yayılan bu alanda, yerli halk Hurriler çalışıyormuş. Bu bölge Hititler tarafından alındığında, yani M.Ö. 1375-1335 yılları arasında, İmparator I. Şuppiluma bu alanı işletmeye açmış. Taş ocağının faaliyeti bazı dönemlerde azalsa da Geç Hitit Krallıkları döneminde yeniden yoğun çalışmalar başlamış.
Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi, M.Ö. 8. yüzyılın sonlarında Asurlular tarafından kapatılana kadar sanat ve üretim başlıklarında çok önemli roller oynamış. Bu dönemde taş ocağı ustalarının da Asur’a götürüldüğü ve bu sebeple de atölyenin yeniden canlanamadığı biliniyor. Daha da ilginci, bu bölge çok uzun bir süre boyunca, 1890 yılına kadar kaderine terk edilmiş. Nihayetinde burada yapılan çalışmalarla 300’den fazla yontu taslağı toprak altından çıkarılmış. Yesemek Açık Hava Müzesi’nde bu taslaklar belirli bir kronoloji ve düzen çerçevesinde sergileniyor. Kapı aslanları, kanatlı aslanlar, sfenks heykelleri, Dağ Tanrısı kabartmaları ve oturan aslanlar; açık hava müzesindeki en dikkat çekici eserler arasında.
Yesemek Açık Hava Müzesi, bir dönem çok önemli bir organizasyon çerçevesinde işletildiğini bildiğimiz bu taş ocağı ve heykel atölyesini tabiri caizse tekrar canlandırıyor. Müzenin düzenlenmesi sayesinde ziyaretçiler, taşların ocakta kesilmesini, taslakların hazırlanıp hayata geçirilmesini evre evre izleyebiliyor.