Edirne’nin Merkez ilçesindeki Selimiye Camii ve Külliyesi’nin içinde yer alan Dar-ül Hadis Medresesi, tıpkı cami gibi Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan çok etkileyici bir yapı. Bu yapı, 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Edirne’nin ilk müzesine dönüştürülmüş. Müzede, Osmanlı İmparatorluğu’na neredeyse bir asır boyunca başkentlik yapmış olan Edirne’nin tarihine ilişkin birbirinden önemli eserler sergilenmiş. Ancak zaman içinde eserlerin çok sayıda olması sebebiyle ikinci bir müzeye ihtiyaç duyulmuş. Bunun üzerine yine külliyenin içinde yer alan Dar-ül Sıbyan Medresesi restore edilerek buraya Etnografya ismiyle ikinci bir bölüm kurulmuş. Edirne’nin kurtuluşunun on üçüncü yılında, yani 25 Kasım 1936 tarihinde açılan bu bölümde Ankara Etnografya Müzesi’nden ve Topkapı Sarayı Müzesi’nden gelen bazı eserler de sergilenmeye başlanmış.
Zaman içinde eserlerin sayısı yine fazlalaşınca, bu kez de külliyenin içinde bulunan Dar-ül Kurra Medresesi restore edilmiş ve etnografik eserler burada açılan Etnografya Müzesi’ne taşınmış. II. Dünya Savaşı’nın ardından Edirne’deki müzelerde sergilenen birçok eser farklı müzelere geri verilince, geriye kalanlar Dar-ül Hadis Medresesi’nin çatısı altında sergilenmiş. 1966 yılında, yine yeni bir müze binasına ihtiyaç duyulmuş. Bunun üzerine Dar-ül Hadis Medresesi bu kez de Türk İslam Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiş.
Kronolojik bir dizine sahip olan Türk İslam Eserleri Müzesi’nde Osmanlı döneminden günümüze dek ulaşan yazıtlar, cam eşyalar ve el yazması Kuran-ı Kerimler bulunuyor. Söz konusu yazıtlar ağırlıklı olarak Edirne ve civarındaki çeşme, hamam ve medreselerden toplanmış. Müzedeki en önemli eserler arasında Kanlı Sancak, II. Selim tarafından Selimiye Camii’nin kütüphanesi vakfedilmiş olan Kuran-ı Kerim, Hat Levhası, Eski Cami’nin mihrabına serilen ilk seccade ve Osmanlı arması gibi örnekleri saymak mümkün. Haftanın her günü ziyarete açık olan Türk İslam Eserleri Müzesi, 09:00-19:00 saatleri arasında ücretli şekilde ziyaret edilebiliyor.