Edirne’nin Merkez ilçesine bağlı Babademirtaş Mahallesi’nin sınırları içinde bulunan Üç Şerefeli Cami’yi kentin en ünlü camilerinden biri olarak tanımlamak yanlış olmaz. Elbette ihtişamı ve ünü Selimiye Camii’yle yarışabilecek nitelikte değil. Ancak Osmanlı sanatının klasik ve erken dönem üslubunun çok etkileyici örneklerinden birini oluşturuyor. 1433 ile 1447 yılları arasında II. Murat’ın emriyle inşa edilen bu tarihi yapının 24 metre çapındaki büyük ve merkezi kubbesi, altı dayanağa oturuyor. İkisi paye, dördü de duvar paye şeklinde seçilen bu plan tasarımı; döneminin bir ilkini temsil ediyor. Üç Şerefeli Cami’nin enine dikdörtgen bir tasarıma sahip olması da inşa edildiği dönem için büyük bir yenilik. Bu tercihin de enine gelişen bir mekana ulaşılmak istenmesi sebebiyle yapıldığı biliniyor. Aslında bu plan, Mimar Sinan tarafından İstanbul’da inşa edilen camilerde daha önceki tarihlerde de uygulanmış. Ancak Edirne için bu çok önemli bir yenilik olmuş.
Osmanlı mimarisinde revaklı avlu kullanımının da ilk temsilcisi olan Üç Şerefeli Camii’nin avlusunun dört köşesinde de birer minare mevcut. Bu özelliğiyle de kendisinden sonra inşa edilen camilere öncü niteliği taşıdığını söylemek mümkün. Revak kubbelerindeki kalem işi süslemeleriyle de dikkat çeken yapıya ismini veren üç şerefeli minarenin uzunluğu 67,62 metreye ulaşıyor. Her şerefeye farklı yollardan çıkılabiliyor. Ayrıca, üç şerefeli minarenin kırmızı taştan yapılmış zikzakları ve beyaz kareleri de ziyaretçileri kendisine hayran bırakıyor.