Manisa’nın Yunusemre ilçesine bağlı Köseler Mahallesi’nin yakınlarında yer alan Aigai Antik Kenti, antik dönemde Aiolis olarak adlandırılan bölgenin en özgün yerleşimlerinden biri. Keza bu sebeple ismi, bazı kaynaklarda Aiolis Antik Kenti olarak da geçiyor. Gün Dağı’nın zirvesine yayılan bu antik yerleşim yeri, Herodot tarafından Aioller’in kurduğu 12 kent arasında anılmış. M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına tarihlenen Aigai, diğer Hellen yerleşimlerinden farklı olarak, daha iç bölgelere kurulmuş bir yapıya sahip. Kentin ismi, antik Yunancada keçi anlamına gelen “aiga” kelimesinden türemiş. Buradan da kent ekonomisinde keçi yetiştiriciliğinin önemli bir etkisi olduğunu anlayabiliyoruz. Bu varsayım, Aigai sikkelerinde sıklıkla kullanılan keçi motifleriyle de daha güçlü hale geliyor.
Tarih boyunca birçok farklı uygarlığın etkisi altına giren Aigai, Pers egemenliğine karşı direnen Aiol kentlerinden biriymiş. İlerleyen süreçte Pergamon Krallığı’nın topraklarına katılmış ve bu dönemde kent, tiyatro, agora ve bouleuterion (meclis binası) gibi yapılarla donatılmış. Özellikle Hellenistik Dönem’de önem kazandığını da eklemek gerek. Mimari açıdan Pergamon’a oldukça benzeyen kentin üç katlı agorasında, yağmur suyunu toplamayı sağlayan bir kanalizasyon sistemi kurulmuş. Bu sistem dönem şartlarına nazaran ustalıklı bir mühendisliğin ürünü. Agoranın yanı sıra; tiyatro, Athena Kutsal Alanı ve Demeter-Kore Tapınağı da Aigai’nin dikkate değer yapıları arasında yer alıyor.
M.S. 17 yılında yaşanan büyük bir deprem, Aigai’nin büyük bir bölümünün yıkılmasına sebep olmuş. Ancak, Roma İmparatoru Tiberius’un desteğiyle onarılmış ve bu sayede bir süre daha varlığını sürüdürebilmiş. M.S. 3. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Got akınları nedeniyle ise tamamen terk edilmiş. Aigai Antik Kenti’nin bugün hâlen ayakta olan surları, agorası ve Bouleuterion’u; ziyaretçileri geçmişin derinliklerine bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. 2024 yılında hâlen arkeolojik kazılara ev sahipliği yapan ören yerine girişler de ücretsiz.