Karadeniz Bölgesi’ndeki turistik açıdan en gözde kentlerden biri olan Rize, birçoğumuzun aklına ilk olarak ev sahipliği yaptığı doğal güzelliklerle geliyor. Rize’nin eşsiz coğrafyasıyla dünya çapında ünlü olması da sürpriz değil elbette. Kent sınırları içinde her biri yeryüzü cennetini andıran yaylalar, vadiler, ormanlar, şelaleler ve milli parklar bulunuyor. Fakat Rize yalnızca doğa tutkunları için ilgi çekici olabilecek bir yerleşim yeri değil, bundan çok daha fazlası. Kentte tarih ve arkeoloji meraklılarının da mutlaka görmesi gerektiğini düşündüğümüz, birçok farklı tarihi yapı ve müze mevcut. Rize’de kent hayatının geçmişine dair detaylı bilgiler edinmek isteyenler için de en ideal adres, Merkez ilçesine bağlı Piriçelebi Mahallesi sınırları içinde kalan Rize Müzesi. Bir etnografya müzesi olan bu kurum, haftanın tüm günlerinde ziyarete açık. Üstelik, müzeye girişler de tamamen ücretsiz.
Rize Müzesi’ne ev sahipliği yapan yapı, halk arasında Sarı Ev olarak da adlandırılan iki katlı ve tarihi bir bina. Rize’deki yöresel sivil mimarinin en etkileyici örneklerinden biri olan yapının inşasında tümüyle geleneksel yapı teknikleri ve malzemeleri kullanılmış. Duvarlar ahşap arası dolgu tekniği ile yığma taş kullanarak inşa edilmiş. Üzerleri de alaturka kiremitli bir kırma çatı ile örtülüyor. 19. yüzyıldan günümüze dek ulaşan müze binası, günümüzde de geleneksel görünümünü koruyor. Ayrıca, isminin bazı kaynaklarda Tuzcuoğlu Konağı olarak da geçtiğini belirtelim.
1998 yılından beri ziyaretçilerini ağırlayan Rize Müzesi’nin bodrum katında 17. ve 18. yüzyıl rokoko-barok stilinde yapılmış vitrin ve mobilyaların teşhirini inceleyebiliyorsunuz. Birinci katta idari bölümler yer alıyor. İkinci katta ise konağın oturma ve yatak odaları mevcut. Geçmişte ev halkının yaşam alanlarını nasıl kullandığını gösterebilmek amacıyla, bu bölümler amacına uygun şekilde teşhir edilerek ziyarete açılmış durumda. Müze koleksiyonunda etnografik ve arkeolojik eserler de yer alıyor.