Türkiye’nin canlılık açısından en zengin sulak alanlarından biri olan Uluabat Gölü, Marmara Denizi’nin güneyinde Bursa ili sınırları içerisinde yer alıyor. Eski ismi “Apolyont” olan Uluabat Gölü dip canlıları, sucul bitkiler, balık ve kuş türleri açısından oldukça verimli bir habitata sahip. Özellikle, Türkiye’nin en geniş nilifer yataklarına sahip gölü olduğunu söylemek gerek. Büyük bir tatlı su ekosistemi olan Uluabat Gölü, 135 km2’lik bir alana sahip.
Manyas Kuş Gölü ve Uludağ’a çok yakın bir konumda bulunan Uluabat Gölü, bu popüler lokasyonların biraz gölgesinde kalıyor demek yanlış olmaz. Turizm açısından son derece değerli bir bölge olması gereken göl, potansiyelini bir türlü yansıtamıyor. Gölün etrafında yer alan köyler bölgenin turizm potansiyelini biraz olsun yukarıya çıkarıyor olsa da Uluabat Gölü’nün bilinirliğinin düşük olduğunu söylemek yanlış olmaz. Göldeki en önemli ekonomik faaliyet olarak balıkçılık ön plana çıkıyor. Çevre köylerdeki yerel halk balıkçılık ve tarım ile geçimini sağlıyor.
Uluabat Gölü, etrafında bulunan dereler ve doğal kaynaklardan besleniyor olsa da son yıllarda kuraklık ve kirliliğin baskısı altında kalmış durumda. Gölün önemli bir doğa alanı olması sebebiyle ve tehdit altında olması nedeniyle çeşitli koruma statüleri bulunuyor. Uluabat Gölü, uluslararası sözleşmeler gereğince 1998 yılından beridir “Ramsar” alanı statüsünde yer alıyor. Yine, 2001 yılından itibaren “Yaşayan Göller” ağına dahil edilen Uluabat Gölü, Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli sucul habitatlarından biri olarak kabul ediliyor.
Tektonik oluşumlu bir göl olan Uluabat’ın ortalama derinliği yalnızca 3 metre civarında. Sığ bir göl olan Uluabat Gölü’nün yaz aylarında, buharlaşma etkisiyle derinliği daha da azalıyor. Göl çevresinde, nilüferlerle kaplı koylar, geniş sazlıklar ve söğütlükler yer alıyor.