Hem köklü tarihçesi hem de doğal güzellikleriyle ön plana çıkan Büyükada’nın en dikkat çekici yapılarından biri olan Mizzi Köşkü, adayla özdeşleşmiş tarihi yapılardan biri. 19. yüzyılın sonunda, Malta kökenli İngiliz vatandaşı George Mizzi tarafından inşa ettirilmiş. İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’nun imzasını taşıyan yapı, 1894 yılından beri tüm ihtişamıyla ayakta. Kırmızı tuğlalarla inşa edilmiş olan görkemli cephesi ve anıtsal köşe kulesi ile adaya Orta Çağ şatolarını hatırlatan bir hava katıyor. Köşkün en dikkat çekici detaylarından biri olan köşe kulesi, George Mizzi’nin astronomiye olan merakının bir sonucu. Geçmişte köşkün tepesinde bulunan bir döner rasathane varmış ve Mizzi buradaki teleskoptan yıldızları izlemeyi çok severmiş. Hatta kulenin ikonik görünümü sebebiyle köşk, halk arasında Kırmızı Kuleli Köşk veya Al Köşk olarak da anılıyor.
Tarih boyunca birçok kez el değiştirmiş ve farklı işlevlerle kullanılmış olan Mizzi Köşkü, 1930 ile 1940 yılları arasında San Remo Oteli olarak ziyaretçilerini ağırlamış. Otel II. Dünya Savaşı yıllarında kapanınca, köşk de 1952 yılına kadar atıl halde kalmış. Bu tarihten sonra yazlık köşk olarak kiraya verilmeye başlanmış. Kırmızı kule, yıllar boyunca İstanbul’da modern anlamda gözlem yapılabilecek nadir yerlerden biri olmuş.
Uluslararası Art Nouveau üslubunun Osmanlı döneminde ortaya çıkan nadir örneklerinden biri olan Mizzi Köşkü, mimari açıdan özgün ve çok kıymetli bir yapı. Tasarımında kullanılan incelikli demir işçiliği ve zarif detaylar, mimari değerini daha da artırıyor. Yapının girişindeki bulunan ejderha figürlerinin de sahibinin Malta kökenine gönderme yaptığı söyleniyor. Günümüzde yazlık apart otel olarak kullanılan Mizzi Köşkü’nde konaklamak, ayrıcalıklı bir deneyim. 14. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapan mekanlardan da biri olan Mizzi Köşkü’nü yakından inceleyebilir ya da buram buram kokan bu atmosferde konaklayabilirsiniz.