Denizli’nin Buldan ilçesine bağlı Yenicekent semtinde yer alan Tripolis Antik Kenti, tarihi dokusuyla ziyaretçileri büyüleyen nadide bir antik yerleşim yeri. Büyük Menderes Nehri’nin kıyısına yayılan verimli Çürüksu Ovası’nın kuzeydoğusunda kalıyor. Stratejik konumu sayesinde antik kent, tarihte Lidya, Frigya ve Karya bölgeleri arasında bir ticaret merkezi olarak ön plana çıkmış. İçinde yaşadığımız coğrafyadaki diğer birçok antik kent gibi, özellikle Roma döneminde büyük bir gelişim göstermiş. Zengin mimarisi ve şehir planlamasından bunu anlayabiliyoruz. Kentin geçmişi Helenistik döneme dayansa da, burada yapılan yüzey araştırmaları ilk yerleşim izlerinin Geç Neolitik Çağ’a kadar uzandığını ortaya koymuş.
Tripolis, kurulduğu ilk dönemde Apollonia ismiyle biliniyormuş, hatta kısa bir süre Antoniopolis olarak da anılmış. Fakat zamanla, üç farklı halkın bir arada yaşadığı bir yerleşim alanı anlamına gelen Tripolis ismini almış ve bu isimle anılmaya devam etmiş. Roma İmparatorluğu döneminde kentte yapılaşma büyük bir hız kazanmış ve tiyatro, hamam, stadyum gibi kamu yapıları inşa edilmiş. M.S. 1. yüzyılda inşa edilen tiyatro, 8 bin kişilik kapasitesi ve yarım daire şeklindeki görkemli tasarımıyla dikkat çekiyor. Kente Roma döneminden miras kalan hamam ise tonozları ve geniş sütunlarıyla etkileyici bir görünüme sahip.
Tripolis Antik Kenti’nin su yolları, dönemin ileri su mühendisliğini gözler önüne seriyor. Kent, Büyük Menderes Nehri kıyısında olmasına rağmen, su ihtiyacını 25 kilometre uzaklıktaki bir kaynaktan su kanallarıyla karşılamayı başarmış. Kanalları tüneller ve kemerlerle destekleyerek kente kadar ulaştırmışlar. Günümüzde hâlen Pamukkale Üniversitesi’nin yürüttüğü kazı çalışmalarına ev sahipliği yapan Tripolis Antik Kenti, 2024 yılında ücretsiz şekilde ziyarete açık. Henüz düzenleme altına alınmadığı ve kazı çalışmaları sona ermediği için, burada yönlendirme ve bilgilendirme tabelaları bulunmuyor.