Bizans döneminden günümüze kadar ulaşabilen nadir saray yapılarından biri olan Tekfur Sarayı, İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Ayvansaray Mahallesi’nde yer alıyor. Geç Bizans döneminin mimari özelliklerini yansıtan tarihi yapı, Osmanlı döneminde Tekfur Sarayı olarak adlandırılmaya başlamış. Bizans İmparatorluğu tarafından 11. yüzyıldan itibaren kullanmaya başlanan Blaherne Sarayı kompleksinin bir parçası olduğu biliniyor. Günümüzde müzeye dönüştürülmüş durumda.
Tekfur Sarayı’nın tam olarak ne zaman inşa edildiğine dair net bir bilgiye ulaşamıyoruz. Ancak büyük olasılıkla 13. yüzyılın sonları ya da 14. yüzyılın başlarında inşa edilmiş. İsminin de Bizans İmparatoru VIII. Michael Palaiologos’un oğlu Konstantinos Palaiologos’tan geldiği tahmin ediliyor. ”Porphyrogenitus" unvanı, bir imparatorun burada dünyaya geldiğini anlatıyor.
Bizans İmparatorluğu’nun son parlak döneminde aktif olarak kullanılan Tekfur Sarayı, İstanbul’un fethi sırasında ağır hasarlar almış. Asırlar boyunca da harap halde kalmış. Saray işlevine bir daha kavuşamadığını da eklemek gerek. 16. yüzyılda hayvan barınağı olarak kullanılan yapı, ilerleyen süreçte cam ve çini atölyesine dönüştürülmüş. Burada üretilen çiniler, İstanbul’da hâlen varlığını koruyan birbirinden kıymetli yapıları süslüyor. Hatta buradan çıkan güzeller güzeli çiniler, "Tekfur Sarayı çinileri" adıyla ün kazanmış.
19. yüzyılda çıkan bir yangınla bir kez daha ağır hasarlar alan Tekfur Sarayı, 20. yüzyılın başlarında dört duvardan ibaret bir yapı olarak kalmış. 1955-1970 yılları arasında çeşitli onarım çalışmalarıyla ayakta tutulmaya çalışılsa da, hayata döndürülmesi ancak 2005-2014 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmaları ile gerçekleşebilmiş. 1993 yılından beri arkeolojik kazılara da ev sahipliği yapan tarihi saray, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları sayesinde 2019 yılında müze olarak ziyarete açıldı. Günümüzde hem Bizans hem de Osmanlı dönemine ait arkeolojik buluntulara ve cam ile çini eserlere ev sahipliği yapıyor.